Komite, Sendika.Org, Kılavuz ve Yolculuk’un çağrısıyla 19 Ekim 2025 pazar günü Şişli Tiyatrosu’nda düzenlenen “Bağımsız devrimci siyasetin gereklilik ve olanakları” forumuna o gün salona sığmayan yüzlerce kişi katıldı. İlgi ve katılımın yoğunluğu, söz almak isteyenlerin sayısının çokluğu nedeniyle panel bölümü iptal edilerek doğrudan foruma geçildi. Aşağıda forumun sunuş ve toparlama bölümlerinden kesitler içeren bir video ile Sonuç Metni’ni bulabilirsiniz.
Bağımsız Devrimci Siyasetin Gereklilik ve Olanakları forumu sonuç metni
Türkiye siyaseti yeniden şekillenirken, işçi sınıfını ve toplumsal müttefiklerini izleyici olmaktan çıkaracak bağımsız devrimci siyasetin gereklilik ve olanakları üzerine kolektif bir tartışma yürütme hedefiyle bir araya geldik. Türkiye sosyalist hareketinin farklı geleneklere, farklı örgütsel aidiyetlere, farklı toplumsal mücadele deneyimlerine dayalı zengin birikiminin önemi yadsınamazsa da ne elimizde bugüne dair hazır bir reçete olduğu iddiasındayız ne de çözümün basitçe sosyalist hareketin mevcut örgütlü varlığının birleştirilmesinde olduğunu düşünüyoruz. Aksine sol açısından gerekenin günlük akılla üretilmiş kaba birlik formüllerinden daha ilerisi olduğunu, günün özgünlüğünü yakalayabilecek hem düşünsel hem de pratik emekçi bir süreç olduğunu vurguluyoruz. Yakın geçmiş “devrimci siyasetin tasfiyesi” ile imlenmiş ve Türkiye sosyalist hareketinin mevcut örgütlü varlığı büyük ölçüde düzenin tarif ettiği sınırlara hapsolmuş olsa da, Türkiye toplumunun sınıfsal gerçekliğinin, kendini isyancı ve direnişçi biçimlerde açığa vuran sınıf mücadelelerinin bu sınırlara hapsedilemeyeceğini görüyoruz.
Devrimcilerin ya da en genel anlamda solcuların tek tek kendi ihtiyaçları uyarınca kendini merkeze aldığı metafizik bir yaklaşıma değil sınıfsal bilinçle hareket ederek, sınıfa güvenerek ve sınıfı özneleştirerek yıkıcı ve kurucu bir kapasiteye erişebileceğine inanıyoruz. Kendisini sınıf savaşlarının gerekleri doğrultusunda, kitle mücadeleleri içinde ve düzenin sınırlarını zorlayacak bir eylem çizgisinde, günün ihtiyaçlarına uygun örgütlenmeye girişen direnişçi öznelerin benzer sorulara odaklanmasını, benzer önceliklere ve benzer aciliyetlere sahip olmasını önemsiyoruz. Çıkış yolunun da bu direnişçi öznelerin kopuş eğilimlerinden ve örgütsüz, siyasetsiz, savunmasız bırakılmış işçi sınıfını ve ezilen halkı örgütlü politik bir güç hâline getirmeye yönelik sebatkar çabalarından geçtiğini düşünüyoruz.
Kapitalizm 2008 küresel finans krizi itibariyle dünya ölçeğinde “hukuk ve demokrasi” iddiasını bir kenara bırakan rejimleri çağırmış, örgütsüz ve siyasetsiz bırakılmış işçi sınıfına da isyan ve direnişten başka yol bırakmamıştır. Türkiye’nin 19 Mart 2025 itibariyle girdiği süreç de geniş kitleler açısından görünür hâle getirmiştir ki düzen içi bir çıkış yoktur. Parlamenter mücadeleyi bir çıkış yolu olarak tanımlama çabaları ya da sermaye düzeninin iktidar ve mülkiyet ilişkilerini hedef almayan “demokratikleşme” arayışları nafiledir. Öte yandan militan kitle hareketlerinin yeniden sokakları dolduğu ve muazzam bir yoksullaştırma, mülksüzleştirme ve güvencesizleştirme saldırısının yaşandığı ülkemizde, işçi sınıfı kendi bağımsız çıkarları ile sahnede değildir. Devrimci siyasetin gerekliliğinden söz eden bizler açısından güncel ihtiyaç çatışmanın sınıfsal özünü açığa çıkaracak, Saray iktidarına karşı mücadelede işçi sınıfını ve ezilen halkı görünür kılacak ve düzenin sınırlarını zorlayacak bir mücadele çizgisinin inşasıdır.
Devrimci siyasetin güncel ihtiyaçlarını ortaya koyabilmek ve günü kurtaran değil yarını kuracak bir güce kavuşması ideolojik bir mücadeleyi de gerektirmektedir ve bu forum gibi kolektif düşünsel çabalar sürdürülmelidir. Bu forumu düzenleyenler düzen siyaseti ile aralarına bir sınır çizmekle birlikte, önümüzdeki süreci bütün Türkiye siyaseti açısından olduğu gibi sosyalist hareket açısından da bir altüst oluş ve harmanlanma süreci olarak görmekte, devrimci siyasetin yeniden inşası doğrultusunda benzer önceliklere sahip diğer dinamiklerle de buluşmayı hedeflemektedir.
Devrimci siyaset fikri, kendi bağımsız çıkarları doğrultusunda, düzen karşıtı bir çizgide harekete geçen halk kitleleri ile anlam kazanacaktır. Hâlihazırda önümüzde duran bütçe görüşmeleri sürecinden başlayarak işçi sınıfının Saray iktidarı karşısında kendi talepleriyle harekete geçirilmesi, bu doğrultudaki ortak ve merkezi eylem imkanlarının değerlendirilmesi, var olan çabaların güçlendirilmesi yönünde hareket edilmelidir.
Devrimci siyasetin gerekliliğine ve mümkünlüğüne inananlar, kolektif düşünsel ve pratik çabalarını sürdürecek, Türkiye toplumsal muhalefetinin düzen içi siyasete mahkûm olmadığını gösterecektir.
Kılavuz, Komite, Sendika.Org, Yolculuk








