İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine1
İş cinayetinde yitirdiğimiz yoldaşımız, Kızıl Parti’nin kurucularından Salih yoldaşın anısına ithafen yazılan bu yazıyı paylaşıyoruz.
Bizim Salih, bu ülkede yaşayan milyonlarca işçiden biridir. Onlar gibi sabahları kalkar, kızıl sakallarının örttüğü yüzünü yıkar, işe giderdi. İşçi tulumunu giyer, mesaiye başlardı. Binlerce işçi gibi alın teri çarklara damlar, hayata tutunmak için çalışırdı.
Onu tarihimizin en zor günlerinde tanıdık. Garsondu, terziydi, inşaat işçisiydi ve daha bir sürü şeydi… Depremin ardından birçok yoldaşımız gibi atkısını beresini kuşanmış, yeşil parkasını sımsıkı iliklemiş ve afet merkezimize gelmişti. Hünerli elleri ne gerekiyorsa ona sarılır, minnet etmezdi. Kavga çetindi. Enkazın altında kalan binlerce canı kendi canı bilmiş, üzülmüş, ağlamıştı. Üstelik kar yağmıştı enkazın üzerine. Sesler gittikçe kesilmiş, ölüm sessizliğine bürünmüştü memleket. Hatay’dan, Elbistan’dan, Adıyaman’dan, Malatya’dan telefonlar geliyordu. “Devlet” sevdiklerimizi enkazın altında bıraktı; günlerce, gecelerce uğraştık ancak çığlıklarımız bile kar altında kaldı. Bize ölümü reva gördüler! Çocuklarımıza yardım edin, bizleri bu ölüm çukurunda soluksuz bırakmayın! Yüzlerce telefon…
Salih bu telefonlara güler yüzle çıkar, olumsuz bir cümle kurmaktan utanırdı. Amed de perişan hâldeydi. Kaynartepe, Körhat, Şeyh Şamil, Ofis, Şehitlik, Huzurevleri mahallelerinde binalar çökmüş; bir yanda enkazlar, bir yanda yoksulluk halkı çaresiz bırakmıştı. Berivan yoldaşımızın ev yemekleri için açmayı planladığı dükkânı afet koordinasyon merkezine çevirmiştik. “Bizler, geride kalanlar için seferber olmalıyız!” demişti Salih yoldaş.
Malatya’ya yardım göndermemiz gerekiyordu. Ailesine haber vermeden pikabı alıp gelmişti koordinasyon merkezine. İki pikap yükleyip arkadaşlarla birlikte yola çıktılar. Döndüklerinde Elbistan için yola çıkan ekibe dahil olmak istedi Salih. Ancak Malatya yolunda pikapta yangın çıkmıştı, zehirlenmişti. Elazığ Devlet Hastanesi’nde tedavi olmuştu. Dinlenmesi gerekiyordu. Yanında Kobanê Davası’ndan yargılanan genç bir işçi arkadaşımız daha vardı. “Sana burada ihtiyacımız var” dedik ona. Alınmıştı ancak güleç yüzünün ardından alınganlığını bile fark edemedik.
Salih yoldaşın anısına sahip çıkacağız
Sonra, Salih’i bir iş cinayeti sonucu kaybettik. Her işçinin sırtında taşıdığı, yüreğinin derinliklerinde büyüttüğü bir iş cinayeti…
Tutanaklara göre, binlerce başka sınıfdaşı gibi ihmaller sonucu yitirilmişti. 10 ay önce evlenmişti. Kardeşleri, eşi, annesiyle bir arada yaşamak isteyen, bir yandan mücadele eden, bir yandan da bu ağır yükün altında yaşamını yeniden kurmak isteyen bir yoldaştı. En son yaptığımız toplantıya apar topar yetişmişti. “Kusura bakma yoldaş, iş kıyafetlerimle geldim, üstüm başım kir içinde ama üzerimi değiştirmeye fırsat bulamadım!” demişti. Onu hep böyle mahcup, hep vefakâr bir yoldaş olarak hatırlayacağız. Salih yoldaşın anısına sahip çıkacağız.
Salih hem işe yetişirdi, hem parti çalışmalarına hem de ailesine. Çünkü mücadele etmek, bir zorunluluktu. Devrimci mücadelenin geriye düştüğü bu dönemde, örgütlü işçi kimliği hayatının merkezindeydi. Bu bilinçle yaşadı. Bu bilinçle her yere yetişti; inşaat işçilerinin eylemleri, seçim çalışmaları, Can Atalay eylemleri… Hiçbirinden geriye düşmedi. Türkiye İşçi Partisi içinde mücadele ediyorken Çınar’da açtığımız ilçe bürosuna düzenli olarak gider, toplantılarına katılır ama bir yandan da ailesine, arkadaşlarına vakit ayırırdı. Daha sonra Kızıl Parti’nin kurucularından oldu, partinin yola çıkmasında ve faaliyetlerinin örgütlenmesinde sorumluluk aldı. Bu kahrolası düzende asgari ücret dahi alamıyor olsa da aidatını dahi ihmal etmedi. Salih yoldaşın anısına, onun mücadeleciliğini örnek alarak yaklaşacağız.
Ölüm onu bizden aldığında 28 yaşındaydı. Yanında 12 yaşında bir çocuk vardı, sessizce ölüp yitmesine tanık olmuştu. Bazen büfeden simit aldığı, bazen yol parasını ödediği, bazen sabahları evden aldığı Salih Abi’si gözlerinin önünde öldürüldü. Üstelik iki yıldır çalıştığı iş yerinde sigortası bile yoktu! Zaten ambulans da geç gelmişti. Hastaneye bile yetiştiremediler Salih’i!
Salih’i böyle zamansız bir şekilde yıldızlara yolcu etmeyi kabullenemiyoruz! Onun bir güvercin gibi tedirgin yüreğinden, dünyaya ışıl ışıl gülümseyen gözlerinden, aklından, emeğinden ayrı düşmeyi kabullenemiyoruz!
Fakat binlerce genç, işçi tulumlarıyla uğurladı Salih’i. Dünyayı kucaklamak isterken kocaman bir boşluğa düşen ellerine sarıldılar.
Salih yoldaşın anısına saygıyla…
Her nehir varmaz okyanusa
Öyküler vardır
bilinir
ama çoğalmaz
Sesin bir kayaya çarpıp
___yok olması gibi
ya da suyun derine doğru sızması
Fakat ben,
şimdi çiçekli bir yoldan
sana geliyorum
sonsuz bir gün batımının hüküm sürdüğü çöllerden
acemi mayıs güllerine
Dağlara doğru bir iyimserlik çöküyor
Yenileniyor tabiat
Saçaklardan yağmur sızıyor toprağa
İncecik bir detay bu
ömrümüzün orta yerinde2
- Edip Cansever. “Mendilimde Kan Sesleri” ↩︎
- https://suphikaradeniz.blogspot.com/2019/09/blog-post.html ↩︎










