Yeni teknolojilerin üretiminde eski sömürü metotları

Bilgi teknolojilerinin birer üretim aracına dönüşmesi, hammadde ihtiyaçlarının çeşitlenmesine, bu hammaddelerin üretim süreçlerinden işlenme süreçlerine, hatta yeni pazarlar oluşturulmasına kadar birçok farklılığın da yaratılmasına yol açmaktadır. Kapitalizmin esas amacı artı değer oranının artırılmasıdır. Bu bağlamda, eski üretim ve yoğun emek içeren üretim varyantları da dahil olmak üzere, bilgi teknolojilerinin farklı üretim alanlarına entegrasyonu, artı değer üretimini ciddi bir biçimde artırmaktadır.

Bu yazıda, uzay teknolojilerinde ve son dönemde dünyadaki birçok dengeyi değiştiren elektrikli araçların üretiminde kullanılan kaynaklara, bunların doğadan elde edilme süreçlerindeki sömürüye ve bu kaynaklar üzerindeki hâkimiyet mücadelesinin yarattığı hegemonya krizine değinilecektir. Bu yazıyı tamamlayacak olan gelecek yazılarda ise “bilgi teknolojilerinin silah sanayisine entegrasyonu”, “hegemonya krizinin sonucunda ortaya çıkan dengesiz bölüşüm” ve “hegemonya krizinin emperyalist savaş bağlamında değerlendirilmesi” konularına değinilecektir.

Sondan başlamakta fayda var. Hegemonya krizi, Lenin’in emperyalizm teorisini geliştirdiği süreçte krizin aktörleri farklı olsa da özü aynıydı. Kapitalizm, yüz yıl içerisinde farklılaşmış, aktörler kısmen değişmiş, ihtiyaçlar yeniden belirlenmiş ve bu teorinin oluşturulmasının üzerinden iki tane dünya savaşı geçmiş olmasına rağmen sömürü farklılaşmamıştır. Bu nedenle hegemonya krizini belirleyen kök nedene, emperyalizm teorisinin ne olduğuna kısaca değinmek faydalı olacaktır.

Lenin, emperyalizmi kapitalizmin en yüksek aşaması olarak tanımlar ve bu kavramı özellikle ekonomik, politik ve sosyal dinamiklerle açıklar. Lenin’in emperyalizm anlayışı, onun 1916’da yazdığı Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı eserde ayrıntılı olarak ele alınır. Lenin’e göre emperyalizm, kapitalizm belirli bir aşamaya ulaştığında kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkan bir olgudur. Bu tanım, hem ekonomik hem de politik yönleri içerir. Esas olarak üretimin ve sermayenin yoğunlaşması, ekonominin büyük tekellerin kontrolüne geçmesi, finans kapitalin ortaya çıkışı, sanayi sermayesi ile banka sermayesinin birleşmesi, sermaye ihracı, uluslararası tröstlerin ve kartellerin oluşması, dünyayı aralarında paylaşan büyük kapitalist şirketlerin rekabeti gibi çeşitli faktörlerden oluşmaktadır.

Yazı boyunca okuyacağımız tüm başlıkları yukarıdaki temellere göre değerlendirmemiz, mevcut dünya düzenindeki hegemonya krizini anlamamız açısından önemlidir. Yazıda örneklendirilen kimi otomotiv şirketleri, tek başına araba üretimi yapan imalatçılar değildir. Bu firmalar, doğrudan kapitalist devletleri temsil eden birer güçtür. Örneğin; Mercedes, yalnızca kendinden menkul bir üretici değil, doğrudan Alman emperyalizminin temsilcisidir. Bir diğer önemli parametre ise otomotiv sektörünün, beraberinde birçok yan üretim alanını da kendisiyle beraber var etmesidir. Boyadan metale, kablodan tekstile kadar birçok üretim alanı doğrudan ya da dolaylı olarak otomotiv sektöründeki iniş çıkıştan etkilenmektedir.

Önümüzdeki sürecin belirleyici unsurları bilgi teknolojileri, bu teknolojilerin üretim ve savaş sistemlerine entegrasyonu, kullanılan hammadde kaynakları üzerindeki tahakküm ve buna bağlı oluşacak pazar rekabeti olacaktır. Böyle bir gerçeklik ise hegemonya krizlerini derinleştirecek ve savaşların konusunu belirleyecektir.

İleri uzay teknolojisi

İleri uzay teknolojisi, Dünya atmosferinin ötesindeki faaliyetler için tasarlanmış geniş bir yenilik yelpazesini kapsar. Buna uzay araçları, uydular, uzay istasyonları, yörünge fırlatma araçları, derin uzay iletişim sistemleri, uzay içi tahrik yöntemleri ve çeşitli destek altyapıları dahildir. Bu teknolojiler uzay araştırmaları için çok önemlidir ve hava tahmini, uzaktan algılama, uydu navigasyonu ve telekomünikasyon gibi önemli karasal uygulamalara sahiptir.

İleri uzay teknolojisi geliştiren ülkeler ve kaynak tahsisi

Birkaç ülke, ileri uzay teknolojileri geliştirme konusunda ön saflarda yer almakta ve bu ülkelerin her biri, uzay programlarına önemli kaynaklar ayırmaktadır.

  • ABD, uzay teknolojisine en büyük yatırımı yapan ülke olmaya devam etmektedir. NASA’nın bütçesi, ulusal GSYİH’nin yaklaşık yüzde 0.2’sini oluşturmaktadır.
  • Rusya, uzay teknolojisine önemli yatırımlar yapmaya devam etmekte ve Sovyetler Birliği’nden devraldığı önemli bir uzay ülkesi olma statüsünü korumaktadır.
  • Çin, Ay keşfi ve uydu konuşlandırmaları da dahil olmak üzere çeşitli uzay görevlerine büyük yatırımlar yaparak uzay yeteneklerini hızla geliştirmiştir.
  • Hindistan‘ın uzay programı, hükümetin son yıllarda uzay departmanı için yaklaşık 130 milyar rupi (yaklaşık 1.6 milyar dolar) tahsis etmesiyle önemli bir büyüme kaydetti. Hindistan Uzay Araştırma Örgütü (ISRO), önümüzdeki yıllarda bütçesinde yüzde 20 ila 30 oranında bir artış öngörmekte, ağır kaldırma roketleri ve başka iddialı projeler geliştirmeye odaklanmaktadır.

Uzay teknolojilerinin geliştirilmesiyle ilgili başka ülkelerin de çeşitli yatırımları olsa da bu yatırımlar, doğrudan ileri teknolojiye sahip ülkelerin hamiliğinde gerçekleştirilmekte, özgün bir içerik ortaya koyamamaktadır.

Gelişmiş uzay teknolojileri, çeşitli sektörler üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Bu sektörler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

  • Telekomünikasyon: Uydular küresel iletişim ağlarını oluşturarak uydu televizyonu, internet ve mobil iletişim gibi hizmetleri mümkün kılar.
  • Tarım: Uzaktan algılama uyduları mahsul izleme, toprak değerlendirmesi ve kaynak yönetimi için kritik veriler sağlayarak tarımsal verimliliği artırır.
  • Çevresel İzleme: Dünya gözlem uyduları iklim değişikliğinin, doğal afetlerin ve çevresel bozulmanın izlenmesinde önemli bir rol oynayarak olası krizlere zamanında müdahale edilmesine ve krizlere uygun politika oluşturulmasına yardımcı olur.
  • Savunma ve Güvenlik: Uzay tabanlı teknolojiler gözetleme, keşif ve güvenli iletişimin ayrılmaz bir parçasıdır ve ulusal güvenlik önlemlerini güçlendirir.

Bu sektörlerin herhangi birinin diğerlerinden daha önemli olduğunu iddia etmek çok mümkün görünmese de yaşanan hegemonya krizini etkileyen en önemli etmenlerin başında iletişim ve savunma sanayi yer almaktadır.

ABD, Çin ve Rusya gibi ülkeler uzayı stratejik bir alan olarak görmekte, teknolojik ve askerî üstünlük sağlamak için uzay yeteneklerine önemli yatırımlar yapmaktadır.

Elektrikli araç teknolojisi

Elektrikli araç (EV) üretim yöntemleri, bilgi teknolojilerinin sanayiye entegrasyon süreciyle beraber yeni bir boyut kazanmıştır. Bilginin çok ciddi bir üretim aracı olması, artı değer üretiminde de önemli bir noktaya gelmesini sağlamış olsa da salt bilgiye dayalı modellerin yaygınlaşmasının sınır çizgileri, kapitalizmin doğasında mevcuttur. Know-how gibi satın alınabilen değerli bilgiler, yalnızca o bilgilerin entegre edilebileceği unsurların mevcudiyetinde kıymetlidir. Bu unsurların başında temel hammadde kaynakları, değerli madenler, fiziksel ve kimyasal metotlar, emek gücü, sevkiyat ve lojistik gibi çok temel ve her biri hâlâ yoğun emek gerektiren süreçler bulunmaktadır.

Elektrikli araç teknolojisi, ileri uzay teknolojisi ile benzer özellikler göstermektedir. Hatta iç içe geçmiş üretim süreçleri de söz konusudur. Elektrikli araçlar ve ileri uzay teknolojilerinde kullanılan temel madenler ve madenler üzerindeki tahakküm, pazarı doğrudan belirlemektedir. Bilginin üretime doğrudan entegrasyonu, yeni bir pazar ve bölüşüm mekanizmasını da beraberinde getirmiştir.

İlk bölümde, emperyalizm sürecinde ülkeleri temsil eden sermaye çevreleri olduğundan bahsetmiştik. Fosil yakıtların tartışma olmaksızın temel enerji kaynağı olduğu geçtiğimiz dönemde Alman emperyalizminin temsilcisi olan Mercedes, Volkswagen gibi firmalar pazarda hâkim pozisyondayken, fosil yakıtların devre dışı kalmaya başladığı kapitalizmin sözde “yeşil dönüşüm” sürecinde, pazarı domine eden yeni sermaye çevreleri ortaya çıkmaktadır. Bu durum, ülkeler arasında yeni hegemonya krizlerine sebep olmakta ve gerilimler yeni çevreler arasında yeniden tanımlanmaktadır.

Yazının bir sonraki bölümünde, elektrikli araçların üretiminde ve ileri uzay teknolojilerinde ortak olarak kullanılan kimi madenleri ve yeni dönemde ortaya çıkan krizleri tanımlamaya çalışacağız.

Amerika Birleşik Devletleri

Dünyanın jandarmalığına soyunan, ezilen dünyanın baş düşmanı ABD emperyalizmi, hem hükümetin düzenlemeleri hem de özel sektörün çabaları aracılığıyla elektrikli araç teknolojisine aktif olarak yatırım yapmaktadır. Örneğin Enflasyonu Düşürme Yasası, elektrikli araçların benimsenmesini ve üretim altyapısını destekleyecek hükümler içermektedir.1 Amerikan sermayesi de uluslararası rakipleriyle rekabet edebilmek için katı hâl bataryaları gibi gelişmiş batarya teknolojileri üzerinde çalışma yapmaktadır. Katı hâl bataryaları, yazının ilerleyen bölümlerinde belirtilecek olan lityum-iyon bataryalara karşı geliştirilen alternatif bir modeldir, dolayısıyla lityum madenleri üzerindeki hâkimiyet yarışına farklı bir boyut kazandırmaktadır. Sıvı elektrolitler yerine katı elektrolitlerin tercih edildiği; depolama, hızlı şarj, ekstrem sıcaklıklara dayanıklılık ve boyut avantajı gibi üstünlüklerine rağmen yaklaşık sekiz kat fazla olan üretim maliyeti, rekabette büyük bir dezavantaj yaratmaktadır.

Tesla elektrikli araçlar ile uzay teknolojilerinin proses entegrasyonu

Elon Musk, geçtiğimiz süreçte elektrikli araç teknolojilerini, uzay teknolojileriyle kimi yerlerde birleştiren bir modelde üretimlerine devam etmiştir. Tesla, araç bataryaları için hammadde temin etmek amacıyla dikey entegrasyonu, stratejik ortaklıkları ve sürdürülebilirliği vurgulayan çok yönlü bir strateji uygulamaktadır.

Hammaddelere erişim

Tesla, lityum tedariğini güvence altına almak için tedarikçilerle uzun vadeli sözleşmeler yapmıştır. Eylül 2020’de Tesla, Piedmont Lithium ile on yıla kadar yüksek saflıkta lityum cevheri satın almak için bir anlaşma imzalamıştır ve özellikle Piedmont’un Kuzey Carolina yatağından spodümen2 konsantresi tedarik etmiştir.3

Tesla, nikel ve kobaltı doğrudan madencilik şirketlerinden tedarik etmektedir. Haziran 2020’de Tesla, lityum-iyon piller için kobalt temin etmek üzere İsviçre menşeili çok uluslu madencilik şirketi Glencore ile ortaklık kurdu. Başlangıçta etik kaygılar nedeniyle kobaltı kullanmamayı hedefleyen Tesla, daha sonra kobalt kullanımına devam etmeye karar vererek kobalt beklentilerini önemli ölçüde artırmıştır.4

Tedarik süreci

Tesla’nın tedarik stratejisi, tedarik zinciri üzerinde daha fazla kontrol elde etmek için aracıları atlayarak madenlerden doğrudan kaynak sağlamayı içerir. Bu yaklaşımın temel mantığı, malzemelerin daha kaliteli ve ucuz bir şekilde tedarik edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca Tesla, ürünlerin ve ürünün üretiminde kullanılan parçaların aynı tesiste üretildiği gigafactory modeli aracılığıyla şirket içi pil üretimine yatırım yaparak üretim süreçleri üzerindeki kontrolünü artırmış ve dış tedarikçilere olan bağımlılığı azaltmıştır.5

Tesla, pazarı domine edebilmek için hammaddeye ulaşım konusundaki aracıları ortadan kaldırarak ucuza malzeme tedarik etme yollarını geliştirmiş ve bu sayede kârından zarar ederek satış adetlerini yükseltebilmiştir. Bununla beraber, hammadde kaynağı açısından sınırlı bir alanı bulunan Tesla, önümüzdeki süreçte ucuz işçilik, ucuz hammadde, kaliteli üretim gibi temelleri baz alan şirketlerin karşısında epey zorlanacak gibi görünmektedir.

Avrupa Birliği

AB, karbon emisyonunun azaltılması amacıyla Ocak 2025’ten itibaren sıkı düzenlemeleri uygulamaya başlamıştır ve üreticileri elektrikli araç üretimini artırmaya zorlamaktadır. Bu düzenleyici ortam, üye ülkelerin genelinde elektrikli araç teknolojisine önemli yatırımlar yapılmasını zorlamaktadır. Ancak Çinli üreticilerin rekabeti ve otomotiv endüstrisinin dönüşümünü desteklemek için uyumlu bir stratejiye duyulan ihtiyaç, her geçen gün varlığını daha da hissettirmektedir.

Son yıllarda Volvo, Mercedes-Benz ve Volkswagen gibi markalar çeşitli faktörler nedeniyle üretimlerinde düşüşler yaşamıştır.

Volkswagen

2021 yılında Volkswagen Grubu, 8.9 milyon araç satışıyla son 10 yılın en düşük seviyesini gördü. Bu düşüşte, özellikle yerel pazar olan Almanya’da yüzde 8.1 ve Çin’de yüzde 14.8 oranında gerçekleşen azalmalar etkili oldu. Küresel çip krizi, Volkswagen’in üretimini olumsuz etkiledi. Özellikle Wolfsburg fabrikasında üretim, 1958 yılından bu yana en düşük seviyeye geriledi ve 2021 yılında sadece 300 bin araç üretildi.6

2024 yılında, Volkswagen CEO’su Thomas Schäfer, maliyetleri düşürmek amacıyla fabrika kapatma ve işten çıkartmaların kaçınılmaz olduğunu belirtti. Bu açıklama, Avrupa’daki talep düşüşü ve artan iş gücü maliyetleriyle ilişkilendirildi. 2024’ün üçüncü çeyreğinde Volkswagen, küresel teslimatlarda yüzde 7’lik bir düşüş bildirdi ve dünyanın en büyük otomobil pazarı olan Çin’de yüzde 15’lik bir düşüş yaşandı.7 

Artan üretim maliyetleri ve azalan taleplerle karşı karşıya kalan Volkswagen, Almanya’daki en az üç fabrikasını kapatmayı planladığını açıkladı ve bu durum, Volkswagen’in bu türden ilk kapatmaları olacaktır. Bu karar, dört milyar euro tasarruf etmeyi ve 2026 yılına kadar satışların işletme getirisini yüzde 4’ten yüzde 6.5’e çıkarmayı amaçlayan daha geniş çapta bir maliyet azaltma stratejisinin bir parçasıdır. Şirket, artan sabit maliyetler ve zorlu pazar koşulları nedeniyle kârının yüzde 64 azalarak 1.57 milyar euroya gerilediğini bildirmiştir.8

Volvo

2024 yılında, Kızıldeniz’de yaşanan kriz nedeniyle Volvo, şanzıman sistemlerindeki gecikmeler sebebiyle Gent üretim tesisindeki faaliyetlerini üç gün süreyle durdurma kararı aldı. 2024 itibarıyla sedan modellerinin global üretimini Avrupa pazarı için sonlandırma kararı aldı. Bu karar, markanın sürdürülebilirlik ve elektrifikasyon vizyonu çerçevesinde alındı. Türkiye’de de sedan modellerin satışına, mevcut stoklar tükendikten sonra ara verileceği açıklandı.

Mercedes-Benz

Mercedes-Benz, 2024’ün üçüncü çeyreğinde net kârında yüzde 50’lik bir düşüş yaşadı ve marjlar bir önceki yılki yüzde 12.4 seviyesinden yüzde 4.7’ye geriledi. Bu düşüş, büyük ölçüde Çin’deki talebin zayıflamasından kaynaklanıyor ve S-Serisi ve Maybach gibi lüks modellerin satışlarını etkiliyor. Mercedes-Benz, azalan kârlara yanıt olarak, verimlilik iyileştirmelerine odaklanmanın yanı sıra malzeme ve işçilik maliyetlerini azaltarak, maliyet düşürme çabalarını artırmayı planladığını duyurdu.9 

Her üç büyük şirket de üretim düşüşleriyle başa çıkmak için yeniden yapılanmaya gitmekte ve stratejik değişiklikler yapmaktadır. Volkswagen, maliyetleri azaltmak için fabrika kapatma ve işten çıkarmaları değerlendirirken, Volvo ise model yelpazesinde değişiklikler yaparak elektrikli araçlara geçiş sürecini hızlandırmaktadır. Volvo’nun satış rakamları ve üretim ayarlamalarına ilişkin son veriler sınırlı olsa da şirket, Avrupalı muadilleri gibi, özellikle Çin’de artan rekabet ve pazar dinamiklerinden kaynaklanan zorluklarla karşı karşıya.

Hegemonya krizinde yükselen güç olmaktan çıkıp başat aktör olan Çin

Çin devleti Deng Xiaoping ile başlayan kapitalist restorasyon süreci ile beraber, 2008’e kadar kapitalist yoldan kalkınma hamlelerine devam etti. Çin, 2000’li yılların başından itibaren dünya içerisindeki pozisyonunu revize etmeye başlamıştır. Çin’in sermaye birikimini oluştururken, başlangıçta izlediği politika “toplumsal eşitsizlikleri gözetmeyen büyüme” olmuştur. 1978’de 0.22 Gini katsayısı ile dünyanın en eşitlikçi ülkesi olan Çin’de 2010’lu yıllarda bu katsayı 0.48’e kadar çıkmış durumdadır. Bu katsayı son ölçümlerde yüzde 7 kadar düşmüş olsa da “piyasa sosyalizmi” iddialarını bile mevcut endeks kolayca yanlışlayabilmektedir10 (ABD 0.41, Türkiye 0.40). Dolayısıyla, Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasının geri planında bir emek sömürüsü yatmaktadır. Bol, ucuz ve pazarlık gücü olmayan iş gücü olan Çin proletaryası, bugün Çin’in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasını yaratan esas belirleyici etmendir.

1980’ler ve 1990’lar boyunca ülke içine yabancı sermaye çekmeye çalışan Çin, 2000’li yıllardan itibaren kendisi sermaye ihracına başladı. Hem devlet işletmeleri hem de devlet işletmelerinin güdümündeki şirketleri saldırgan bir satın alma politikasına yöneltti. Bugün Çin şirketleri, başta Afrika olmak üzere dünyanın hemen her kıtasında varlık göstermektedir. Son tahminlere göre, Afrika genelinde faaliyet gösteren 10 binin üzerinde Çin sermayeli firma bulunmaktadır ve bunların yaklaşık yüzde 90’ı özel sektöre aittir.11

Ticaret açısından Çin, 15 yıl üst üste Afrika’nın en büyük ticaret ortağı olmuştur. 2023 yılında Çin-Afrika ticareti, bir önceki yıla göre yüzde 1.5’lik bir artışla 282.1 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Bu ticaret hacmi, Ocak-Temmuz 2024 döneminde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5.5 artarak 1.19 trilyon yuana (yaklaşık 166.6 milyar dolar) ulaştı. Ticaret ilişkisi geniş bir mal ve hizmet yelpazesini kapsamakta olup, Çin’den Afrika’ya yeni enerji araçları, lityum piller ve fotovoltaik ürünler gibi önemli ihracatlar yapılmaktadır. Özellikle 2023 yılında, bu ürünlerin Afrika’ya ihracatı bir önceki yıla göre sırasıyla yüzde 291, yüzde 109 ve yüzde 57 oranında artmıştır. Buna karşılık, Çin’in Afrika’dan ithalatı çeşitlenmiş; fındık, sebze, çiçek ve meyvelerde kayda değer artışlar olmuştur.12 Çin’in Afrika’daki güçlü varlığı, “yeni bir sömürgecilik dönemi mi” sorusunu da beraberinde getirmiştir.

Diğer yandan, Çin’in tek başına verdiği krediler artık Dünya Bankası’nın verdiği kredileri aşmış durumdadır. 2008 dünya ekonomik krizinden sonra farklı bir yol belirleyen ÇKP, “küçüğü bırak büyüğü tut stratejisiyle beraber hem özelleştirmelere hem de yabancı sermaye girişine ve sermaye ihraç etmeye ağırlık vermiştir. Uzunca bir süre dünyanın montaj merkezi olarak bilinen Çin, 2015 sonrası, özellikle de pandemiyle beraber bilgi teknolojilerini silah sektörüne ve sanayiye entegre eden bir pozisyona gelmiştir. Artık Çin ürünleri, kalitesiz ve ucuz değil, yüksek teknolojili ve fiyat açısından rakiplerinin rekabet şansını neredeyse sıfırlayan bir durumdadır. Yazımızın önceki bölümünden devam edecek olursak, özellikle elektrikli araç teknolojilerinin geliştirilmesine, hammadde tedariğine ve dünya pazarının Çin tarafından nasıl domine edildiğine dönelim.

Toplam yatırımlar ve hükümet politikaları

Çin’in hâkimiyeti, kritik hammaddeler üzerindeki kontrolü ve kapsamlı tedarik zinciri ile daha da pekişmiştir. Sübvansiyonlar ve altyapı geliştirme de dahil olmak üzere hükümetin politikaları, elektrikli araçların benimsenmesini teşvik etmede çok önemli bir paya sahiptir. Çin, 2009’dan 2023’e kadar elektrikli araç endüstrisine yaklaşık 230.8 milyar dolar yatırım yapmıştır. Bu önemli yatırım; sübvansiyonlar, vergi muafiyetleri, altyapı geliştirme ve araştırma finansmanını içermekte olup, Çin’in elektrikli araç pazarında küresel liderlik konumuna önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Elektrikli araç sektörüne yönelik yıllık devlet desteği, 2009 ile 2017 yılları arasında ortalama 6.74 milyar dolar civarındaydı. Bu harcama 2018-2020 döneminde kabaca üçe katlanmış ve 2021’den bu yana keskin bir artış göstererek 2023’te 45.2 milyar dolara ulaşmıştır.13

Bu yatırım düzeyi, 2009-2023 yılları arasındaki toplam elektrikli otomobil satışlarının yüzde 18.8’ini temsil etmekte ve Çin hükümetinin elektrikli araç sektörünü destekleme konusundaki kararlılığının altını çizmektedir.14 Çin’in stratejik yatırımları, 2023 yılında küresel elektrikli araç satışlarının yüzde 60’ını oluşturarak ABD ve Japonya gibi rakiplerini geride bırakmasını sağlamıştır. Bu kapsamlı destek, Çin’i dünyanın önde gelen elektrikli araç pazarı hâline getirme konusunda çok önemlidir ve BYD gibi şirketler artık hızla yurt dışına açılmaktadır.15

Çin hükümeti, elektrikli araç alımları için cömert sübvansiyonlar sunarak tüketicilerin maliyetini düşürmekte ve elektrikli araçların benimsenme oranlarını artırmaktadır. Önemli devlet yatırımları, sürekli/yenilikçi bir üretim ile desteklenen elektrikli araç teknolojisinin gelişmesinin belirleyeni olmuş, BYD ve CATL gibi şirketler elektrikli araç üretimi ve batarya teknolojisinde küresel liderler hâline gelmiştir. Örneğin; 2024 yılında BYD, Tesla’nın 1 milyon 774 bin 442 adet olan üretiminin biraz önünde, 1 milyon 777 bin 965 adet elektrikli araç üreterek Tesla’yı geride bıraktı ve dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisi oldu.16 Akü tedarikçisi CATL, 2023 yılında yüzde 36.8 pazar payına sahip olarak dünyanın en büyük elektrikli araç akü üreticisi konumunu korumuştur.17 CATL; Tesla, NIO, Ford ve BMW gibi büyük otomobil üreticilerine batarya tedarik etmekte ve küresel elektrikli araç tedarik zincirinde önemli bir rol oynamaktadır.18

Şarj altyapısı ve küresel pazar payı

Çin, 2023 itibarıyla 5.2 milyondan fazla halka açık şarj noktası ile dünyanın en kapsamlı elektrikli araç şarj ağını kurmuştur.19 BYD, NIO ve XPeng gibi Çinli elektrikli araç üreticileri, hem yerel hem de uluslararası pazarlarda önemli bir pay elde etmişlerdir. Bu rekabetin sağlanmasındaki en önemli neden, batarya maliyetleri temelinde kurulan maden hegemonyasıdır. Çin, CATL ve BYD gibi üretim ve inovasyonda lider olan şirketlerle küresel batarya tedarik zincirinin önemli bir bölümünü kontrol etmektedir. Dünyadaki batarya üretim kapasitesinin yüzde 60’ından fazlası Çin’de bulunmaktadır20.

Çin’in agresif yatırımları ve kritik hammaddeler (lityum, kobalt, nadir toprak elementleri) üzerindeki kontrolü, ona küresel elektrikli araç yarışında önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu liderlik, sadece harcanan para miktarından kaynaklanmamaktadır. Bu durum, aynı zamanda üretimden altyapıya kadar elektrikli araç değer zincirine hâkim olmaya yönelik stratejik odaklanmanın bir sonucudur. Hegemonya meselesinin temeli, Xi Jinping tarafından önerilen ve 2013 yılında başlatılan Kuşak-Yol Projesi’dir (Belt and Road Initiative, BRI). Bu proje, dünyanın yarısından fazlasını hammadde kaynağı, aynı zamanda da pazar hâline getirme potansiyeline sahiptir. Aynı zamanda Çin’i Asya, Avrupa ve Orta Doğu’ya bağlayan enerji hatlarını, kara ve demiryollarını; deniz yolu üzerinden ise Güneydoğu Asya, Güney Asya, Afrika ve Avrupa’ya bağlayan ticaret rotalarını temsil eden devasa bir sömürü projesidir. Projeye 2023 itibarıyla 155 ülke katılmıştır. Bazı ülkeler, büyük ölçekli altyapı projeleri kapsamında Çin’den finansman ve teknik destek almışlardır. Karşılığında ise “kazan-kazan” ilişkisi kapsamında madenler, kereste, gül ağacı gibi kaynaklarının sömürüsünün önünü açmışlardır. Kuşak-Yol Projesi’nin toplam bütçesinin sekiz trilyon dolara kadar çıkması beklenmektedir.21

Afrika madenlerinin sömürüsü

Elektrikli araçların bünyesinde yer alan pillerin üretim aşamalarında en önemli kaynaklar, kullanılan madenlerdir. Maden sahaları üzerinde kurulan hâkimiyet, doğrudan ürün maliyetini etkilemektedir. Bu madenlere erişimi kısıtlı olan Batılı emperyalistlerin ürettikleri benzer nitelikteki araçların çok daha pahalı olması, pazarda doğrudan Çin hâkimiyeti oluşmasına neden olmuştur. Sömürülen birçok maden çeşidi olmasına rağmen bataryalarda kullanılan üç temel maden üzerinden ilerlemek, durumu daha net bir hâle getireceği için lityum, kobalt ve nadir toprak elementleri üzerine eğileceğiz.

Big Bang’den kalan tek element: Lityum

Lityum, evrenin kimyasal evriminin anlaşılabilmesi açısından önemi benzersiz bir elementtir. Kozmik ışınların karbon, azot, oksijen gibi ağır atomlara çarpması sonucunda önemsiz denecek kadar az miktarda oluşsa da bu oran, Big Bang sırasında oluşan lityumu neredeyse hiç artıramamıştır. Evrenin başlangıcından kalan nadir elementlerden olan lityum, bugün bataryalarda ve soğutucu olarak nükleer füzyon reaksiyonlarında kullanılmaktadır. Lityumun gelecekteki faydaları henüz bilinemezken bugün pervasız bir şekilde tüketilmektedir.

Çin, başta önemli lityum kaynakları olan Afrika kıtası, Avustralya, Şili ve Arjantin olmak üzere dünya çapında büyük lityum madenciliği faaliyetlerine yatırım yapmıştır. Örneğin; Tianqi Lithium Corporation, Avustralya’da bulunan ve dünyanın en büyük lityum madeni olan Greenbushes’da yüzde 51 hisse sahibidir. 2020 yılında Tianqi, Avustralyalı şirket IGO Limited ile bir ortak girişim oluşturdu. Bu ortaklık sayesinde IGO, Tianqi’nin Avustralya’daki iştiraki Tianqi Lithium Energy Australia’nın (TLEA) yüzde 49’luk hissesini satın alarak Greenbushes madeninde yüzde 25 dolaylı pay sahibi oldu.22

Çin, dünyadaki lityumun yarısından fazlasını rafine etmektedir. Ulusal ölçekte çok fazla lityum madenciliği yapmasa da rafine etme kapasitesi, tedarik zinciri üzerinde kontrol sağlamaktadır.23

“Lityum Üçgeni” sömürüsü

Ganfeng Lithium (Çin’in en büyük lityum üreticisi) ve China Minmetals gibi Çinli şirketler, Güney Amerika’nın lityum üçgenine (Şili, Arjantin ve Bolivya) önemli yatırımlar yaptı. Örneğin; Temmuz 2022’de Ganfeng Lithium, Arjantin’deki Pozuelos ve Pastos Grandes tuz göllerinin haklarına sahip olan Lithea Inc. şirketini 962 milyon dolara satın aldı. Ganfeng Lithium, Arjantin’deki Mariana lityum-potasyum tuzlu su projesinin tam mülkiyetine sahiptir. Projenin 2025 yılında üretime başlaması beklenmektedir. Şirket, Arjantin’deki Cauchari-Olaroz lityum projesinin yüzde 47 hissesine sahiptir. Ganfeng, hedeflerinin yıllık 20 bin ton ham lityum üretmek olduğunu açıklamıştır.24

Dünyanın farklı bölgelerindeki rezervlere göz diken Ganfeng, dünyanın en büyük lityum yataklarından biri olan Mali’deki Goulamina lityum madeninde Aralık 2024 ortasında üretime başladı. İlk aşamada yılda 506 bin ton lityum çıkartılması, ikinci aşamada ise mevcudun neredeyse iki katına, 1 milyona ulaşması planlanıyor.25 Ganfeng, Mayıs 2024’te Avustralya’nın Leo Lithium şirketinden 342.7 milyon dolar karşılığında bu projenin yüzde 40 hissesini satın aldı. Daha sonra Mali hükümeti, yüzde 10’luk serbest taşıma payı ve isteğe bağlı yüzde 25’lik bir satın alma ile hissesini yüzde 35’e çıkarmayı planladığını açıkladı. Tamamlandığında, Ganfeng yüzde 65 hisseye sahip olacak, kalan %35’lik hisse ise Mali hükümetine ait olacak.

Kobalt

Kobalt, doğada çoğunlukla bakır ve nikel madenlerinde yan ürün olarak elde edilmektedir. Bataryalarda katot olarak görev yapan temel bir madendir. Isıya ve korozyona karşı mukavemeti oldukça yüksektir.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti, dünyadaki kobaltın yüzde 70’inden fazlasını tedarik etmektedir ve Çinli şirketler, kobalt madenciliğine hâkimdir. China Molybdenum Co. Ltd. (CMOC) ve Zijin Mining Group, başta Kongo Demokratik Cumhuriyeti olmak üzere küresel kobalt madenciliğinin önde gelen aktörleridir. CMOC Group, küresel kobalt arzının üçte birinden fazlasını tek başına kontrol etmektedir.

CMOC, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bulunan ve dünyanın en büyük bakır ve kobalt madenlerinden biri olan Tenke Fungurume Madeni’nin yüzde 80 hissesini satın almıştır. Kalan yüzde 20’lik hisse ise Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin devlete ait madencilik şirketi Gécamines’e aittir.26

Zijin Madencilik, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bulunan La Compagnie Minière de Musonoie Global Société par Actions Simplifiée (COMMUS) tarafından işletilen ve yıllık 120 bin ton bakır ve 3 bin ton kobalt üretim kapasitesine sahip Kolwezi Bakır Madeni’nin çoğunluk hissesine sahiptir. Zijin Madencilik Grubu, başlangıçta 2014 ve 2016 yıllarındaki işlemler yoluyla COMMUS’un yüzde 72 hissesini satın almıştır. Şirket, 2024 yılı başlarında yüzde 5’lik bir hissesini
Kongo Demokratik Cumhuriyeti hükümetine devretmiş ve hisse oranı yüzde 67 olmuştur.

Çin aynı zamanda, 2022’de dünya çapında pil üretimi için gerekli olan rafine kobalt üretiminin yüzde 77’sini tek başına karşılamıştır.27

Çin, diğer teknolojilerin yanı sıra elektrikli araç motorları için kritik öneme sahip olan nadir toprak elementlerinin28 de küresel üretiminin yüzde 68.57’sini gerçekleştirmektedir. İkinci sıradaki ABD ise yüzde 12.29’luk bir paya sahiptir.29

Hegemonya savaşı

Yukarıdaki bölümlerde uzunca belirtilen Çin’in sömürü mekanizmaları ve dünya emperyalist hiyerarşisi içindeki yükselişi yeni krizlerin ve savaşların da habercisidir. Özellikle 2015 sonrasında Avrupa emperyalizminin geriye düşüşü, Çin’in önlenemez yükselişiyle beraber açıklanmalıdır. ABD emperyalizmi, sermaye ihracında ve savaş sanayisinde yakın vadede kendisini geçecek olan Çin’e karşı yaklaşık yedi yıldır düzenli olarak ekonomik yaptırımlar ve ek vergiler uygulamaktadır.

Örneğin Donald Trump, ilk döneminde Çin ile bir ticaret savaşı başlatarak elektrikli araçlar da dahil olmak üzere çeşitli Çin mallarına gümrük vergisi getirdi. ABD, 2018 yılında yerli sanayiyi korumak ve ticaret dengesizliklerini gidermek amacıyla Çin yapımı otomobillere yüzde 27.5 oranında gümrük vergisi uygulamaya başladı. Trump, 2024 başkanlık kampanyasında Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerinin yüzde 60 ila yüzde 100 arasında değişen oranlarda artırılmasını önermiştir. Önerilen bu vergiler, elektrikli araç sektöründekiler de dahil olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hedef almaktadır.30 

ABD’nin ticaret politikalarına karşı Çin, elektrikli araç endüstrisini etkileyen karşı önlemler almıştır. Örneğin; Aralık 2024’te Çin, elektrikli araç üretimi için gerekli olan enerji altyapısında ve askerî uygulamalarda kullanılan bazı kritik mineral ve metallerin ABD’ye sevkiyatını yasakladı.31 

Bu ticari gerilimler, kurumsal stratejileri de etkiledi. Örneğin, Xiaomi’nin CEO’su Lei Jun, ABD yaptırımlarının şirketin elektrikli araç pazarına girmesine neden olduğunu ve çeşitlendirme çabalarını hızlandırdığını belirtti.32 Xiaomi, 15 yılda sattığı elektrikli araçların toplamı kadar elektrikli aracı son bir buçuk yılda satmıştır.

Buna ek olarak, Trump’ın başkanlığını takip eden Biden yönetimi, Çin mallarına yönelik gümrük tarifelerini sürdürdü ve önlemleri genişletti. Mayıs 2024’te, Çin yapımı elektrikli araçlara uygulanan gümrük vergileri yüzde 25’ten yüzde 100’e çıkarılarak elektrikli araç sektöründeki ticaret engelleri daha da yoğunlaştırılmıştır.33

Sonuç yerine

Emperyalistler arasındaki çelişkiler, sermayenin sermaye ile çatışması sonucunda dünyanın tekrar tekrar bölüşülmesine yol açmaktadır. Lenin’e göre, emperyalizm kapitalizmin çöküşünün ve sosyalizme geçişin habercisidir. Ancak bu süreç, sömürülen halkların ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesine muhtaçtır. Emperyalizm, kapitalizmin sadece ekonomik bir aşaması değil, aynı zamanda bir dünya sistemidir ve savaşlar, krizler ve sömürü bu sistemin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Bugün halkların baş düşmanı ABD emperyalizmidir. ABD’ye karşı anti-emperyalist mücadele esastır.

Bölgesel krizleri ve hegemonya krizi sonucunda oluşan yeni dünya düzenini anlamanın en doğru yolu, yazının başlangıcında belirtildiği gibi, dünyayı “emperyalizmin temel niteliklerini” es geçmeden kavramaktır. Komünistler, “az emperyalist” diye hiyerarşinin görece daha altındaki ülkelerden yana tavır alamaz ama aynı şekilde emperyalistler arasında herhangi bir yöntemsel ya da hiyerarşik farklılık yokmuş gibi yaparak hepsini eş de tutamaz. Peki tavrımız nedir? Halklara ait olması gereken kaynakların üstünde yükselen bu it dalaşını elbette oturup izlemeyeceğiz. Amentümüzde ne yazıyorsa o; emperyalizmi tek yenecek güç olan işçi sınıfının sosyalizm mücadelesini büyüteceğiz. Bu dalaşın çomağı da budur.

Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak!


Referanslar

  1. Wong, Jacky. China and U.S. Both Eye Breakthrough EV Technology: Solid-state batteries could be the future. The Wall Street Journal, 2 Temmuz 2024 ↩︎
  2. Lityum ve alüminyumdan oluşan bir silikat minerali. Özellikle lityum elementinin önemli bir kaynağı olarak bilinir. Kimyasal formülü LiAl (SiO₃)₂ ↩︎
  3. Kuzey Carolina bölgesindeki lityum kaynağı, yalnızca spodümen olarak tespit edilmişken; Afrika kıtasında, özellikle Zimbabve, Namibya, Güney Afrika, Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi ülkelerde spodümenin dışında, lepidolit olarak da lityum elementi bulunmaktadır. Afrika’da tespit edilen rezervler, Kuzey Carolina’daki rezervlerin binlerce katı büyüklüğündedir. ↩︎
  4. https://en.m.wikipedia.org/wiki/Glencore ↩︎
  5. Oluwafunmilayo, Adebola & Talabi, Samuel. Tesla’s Supply Chain Management Model: A Lesson for Smart Manifacturing. International Journal of Engineering Research & Technology (IJERT) Sayı 13, Cilt 5, 2024 ↩︎
  6. Volkswagen’s main plant producing fewest cars since 1958, source says, Reuters, 20 Ekim 2021 ↩︎
  7. Volkswagen stands by German factory closure plan ↩︎
  8. Inagaki, Kana. Nilsson, Patricia & Pitel, Laura. Volkswagen profit plunges 64% as China sales slide. Financial Times, 30 Ekim 2024 ↩︎
  9. Herzlich, Taylor. Mercedes-Benz to ramp up cost-cutting after profit drops by 50%, New York Post, 25 Ekim 2024 ↩︎
  10. Chen, J., Pu, M., & Hou, W. The trend of the Gini coefficient of China (1978–2010). Journal of Chinese Economic and Business Studies17(3), 261–285. 2019 https://doi.org/10.1080/14765284.2019.1663695 ↩︎
  11. Jayaram, Kartik. Kassiri, Omid & Yuan Sun, Irene. The closest look yet at Chinese economic engagement in Africa. McKinsey & Company, 2017 ↩︎
  12. China-Africa economic, trade relations deepen. China Daily, 16 Ağustos 2024 ↩︎
  13. Kennedy, Scott. The Chinese EV Dilemma: Subsidized Yet Striking, Center for Strategic & International Studies, 20 Haziran 2024 ↩︎
  14. Powering the Future: China’s Ambitious Investment of at least $230 billion in Electric Vehicles. Induqin, 25 Haziran 2024 ↩︎
  15. Daniel, Ivan. China’s EV Industry Becomes the World’s Largest with Over $230 Billion in Government Support, Emanuel Online, 10 Temmuz 2024 ↩︎
  16. Richter, Felix. Tesla vs. BYD: BYD Pulls Ahead of Tesla to Become Largest EV Maker, Statista, 3 Ocak 2025 ↩︎
  17. Electric Vehicle Industry in China. Wikipedia. ↩︎
  18. ETF Trends. Why CATL Is the Global EV Battery Leader and How to Gain Exposure, Nasdaq, 11 Ekim 2022
    ↩︎
  19. Yukun, Liu. Charging facilities double in 2022, China Daily, 15 Şubat 2023 ↩︎
  20. Wong, Jacky. China and U.S. Both Eye Breakthrough EV Technology: Solid-state batteries could be the future. The Wall Street Journal, 2 Temmuz 2024
    ↩︎
  21. Polat, Hüseyin. Kuşak ve Yol Girişimi ve Kooperatifler. Sosyal Ekonomi, 17 Haziran 2021 ↩︎
  22. IGO to acquire 25% of Tianqi Lithium’s Greenbushes mine for US$1.4B. S&P Global, 9 Aralık 2020 ↩︎
  23. China Expected to Increase Control Over Global Lithium and Cobalt Supply. Institute for Energy Research, 22 Mart 2023 ↩︎
  24. Go, Jiyeong. Chinese companies expanding footprint in global lithium mines. fDi Intelligence, 29 Ağustos 2022 ↩︎
  25. Nyabiage, Jevans. Chinese lithium firm reaches milestone in Mali mine project despite strict new rules, South China Morning Post, 26 Aralık 2024 ↩︎
  26. Tenke Fungurume Copper-Cobalt Mine. NS Energy, 20 Ağustos 2021 ↩︎
  27. China Expected to Increase Control Over Global Lithium and Cobalt Supply. Institute for Energy Research, 22 Mart 2023 ↩︎
  28. Nadir toprak elementleri periyodik tabloda lantanitler olarak adlandırılan 15 elemente ek skandiyum ve itriyumdan oluşan  toplam 17 elementten oluşur. Bu elementler, ağırlıklı olarak ileri teknoloji ürünlerinin üretiminde kullanılırlar. Kullanım alanları, elektrikli araç motorlarından rüzgâr türbinlerine, akıllı cihazlardan savunma sanayisine (lazerler-radarlar) kadar çeşitlilik gösterir. ↩︎
  29. Jaganmohan, Madhumitha. Distribution of rare earths production worldwide as of 2023, by country. Statista, 19 Ağustos 2024 ↩︎
  30. Zahn, Max. Trump’s proposed tariffs would raise prices for these products, experts say. ABC News, 18 Kasım 2024 ↩︎
  31. China’s trade embargo on critical minerals to the United States – A ripple effect of the new Trump Administration. Herbert Smith Freehills, 16 Aralık 2024 ↩︎
  32. Trump sanctions prompted China Xiaomi’s EV entry, CEO says. Reuters, 19 Temmuz 2024 ↩︎
  33. Kurtenbach, Elaine. US hikes tariffs on imports of Chinese solar wafers, polysilicon and tungsten products. The Associated Press, 12 Aralık 2024 ↩︎
Total
0
Shares
Önceki makale

Faşizm, fundamentalizm ve patriyarka

Sonraki makale

Neoliberal Türkiye’de sendikal mücadele

İlgili Gönderiler