Basavaraju yoldaşın anısına saygıyla…
Hindistan’da yüz yılı aşkın süredir devam eden komünist mücadele, işgalci İngiliz emperyalizmine, toprak ağaları üzerinden süren feodalizme, Adivasiler, Dalitler ve Müslüman halk üzerindeki faşist baskılara karşı inişli çıkışlı bir süreçten geçmiştir. 1960’lı yılların sonuna doğru, hemen yanı başındaki Çin Devrimi’nden ve Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden etkilenerek olgunlaşan komünist hareket, kendisini reformist çizgiden ayırarak uzun süreli halk savaşı stratejini belirlemiş, Naxalist İsyanı’nın içinde de yer almıştır.
Hindistan’da 1967 yılında Batı Bengal’deki Naxalbari köylü ayaklanmasıyla başlayan Naxalist-Maoist İsyanı, modern tarihin en uzun soluklu gerilla savaşlarından biridir. Kökleri Maoist ideolojiye dayanan bu hareket, esas olarak Çatisgar, Carkhand ve Orissa gibi eyaletler de dahil olmak üzere doğu ve orta Hindistan’ın bazı bölgelerini kapsayan “Kızıl Koridor”da faaliyet göstermiştir.
On yıllar boyunca süren çatışma, önemli kayıplara ve yerinden edilmelere yol açmıştır. Tahminlere göre, 2000-2024 yılları arasında 4 binden fazla sivil ve 2 bin 500’den fazla kolluk gücü çatışmalarda hayatını kaybetmiştir. Hindistan hükümetinin çok sayıda operasyonuna rağmen komünist hareket, stratejilerini değişen koşullara göre değiştirerek çeşitli bölgelerde etkisini sürdürmüştür.
Naxalist-Maoist İsyanı, dünyadaki diğer uzun süreli gerilla mücadeleleriyle karşılaştırıldığında, süre açısından öne çıkmaktadır. Naxalist hareketi, 58 yılı aşkın bir süredir devam etmektedir ve bu da onu tartışmasız dünyadaki en uzun süreli halk savaşı hâline getirmektedir.
İsyanın yoğunluğu ve coğrafi yayılımı zaman içinde dalgalanma gösterse de isyanın temel nedenleri olan sosyo-ekonomik eşitsizliklerin, toprak sorununun ve belirli halkların ve inançların ayrımcılığa maruz bırakılmasının geçerliliğini hâlâ koruduğunu belirtmek önemlidir. Bu kalıcı sorunlar, mücadelenin uzun ömürlü ve dirençli olmasına katkıda bulunmuştur.
Komünistlerin meşruiyeti ve kadın özgürlüğü
Hindistan’da 1967 yılından itibaren Maoist gerillalar, Naxalist olarak tanımlanmaktadır. Gerilla hâkimiyetinin yoğun olduğu Kızıl Koridor’da eyalet polisi üniformalarıyla gezemezken, gerilla kendi kıyafetiyle propaganda yapabilmekte, halklar da bu durumu gayet normal karşılamaktadır. Yerel çetelerin kadınları aşağıladığı, tecavüz vakalarının sıradanlaştığı Hindistan’da HKP (Maoist), kadın özgürleşmesinin önünü sonuna kadar açmakta ve dünya komünist hareketine bu konuda da ilham vermektedir. Kadınların HKP (Maoist) ve onun silahlı kanadı olan Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu’na (HKGO) katılımı ve özgürlük mücadeleleri oldukça önemlidir. Son analizler HKGO’nun üye sayısının yaklaşık yüzde 60’ını kadınların oluşturduğunu göstermektedir. Bu, daha önceki tahminlere göre önemli bir artışa işaret etmektedir. Örneğin 2010 yılında, HKP’ye (Maoist) göre kadınlar, partinin kadro gücünün yüzde 40’ını oluşturuyordu.
Hindistan’lı komünist kadınlar, HKGO içinde önemli pozisyonlara yükselmiştir. Özellikle gerilla bölgelerindeki 27 tümenin 20’sini kadın komutanlar yönetmektedir.
Hindistan devletinin “en büyük tehdit” olarak gördüğü Naxalistler, yalnızca gerilla bölgelerinde değil aynı zamanda şehir merkezlerinde de kitle mücadelesini sürdürmektedir. Öyle ki, iktidar, devlete karşı gelen herkesi Naxalist olarak damgalamakta ve cezalandırmaktadır.
Uluslararası tekeller ile Hindistan’ın işbirliği
Komünistlerin yoğun olarak bulunduğu Dandakaranya ve Kızıl Koridor, çelik üretiminde kullanılan demir cevherinin en zengin olduğu kuşaklardandır. Aynı zamanda alüminyum için gerekli olan boksit, enerji kaynağı kömür, pil üretiminde kullanılan manganez, çimento ve inşaat endüstrilerinin ana malzemelerinden olan kireçtaşı ve dolomit, Hindistan tarafından ihtiyaç duyulan kalayın bulunduğu tek merkez de bu ormanlardadır.
Dandakaranya aynı zamanda stratejik mineraller olan Uranyum ve Toryum kaynaklarına, yükte hafif pahada ağır olan altın ve elmas kaynaklarına da sahip olan, devasa büyüklükte ormanlarla kaplı geniş bir coğrafyadır. Bu coğrafyada kurulacak hâkimiyet, faşist Hindistan yönetiminin elini iki açıdan rahatlatacaktır: Hem komünistlerden kurtulacak hem de yeraltı maden-mineral kaynaklarına ulaşacaktır. Hindistan devleti, bu sebeple Batılı emperyalistlerle beraber ormanların talan edilmesinde, burada yaşayan halkların sürülmesinde hiçbir beis görmemektedir. Örneğin, Dandakaranya’daki bir kadın örgütü olan Krantikari Adivasi Mahila Sangathan (KAMS), Hindistan devletini, emperyalist destekli kuruluşların doğal kaynakları sömürmesinin önünü açmak için Adivasi kadınlarına ve topluluklarına şiddet uygulamakla suçlamıştır. Greyhounds ve COBRA taburları gibi kontrgerilla kuvvetlerinin ekonomik kaygılarla Dandakaranya halklarına savaş açtığı belirtilmiştir.
Dandakaranya’daki maden-mineral kaynaklarına gözlerini diken Vedanta Resources şirketinin iştiraki olan Vedanta Copper International, özellikle bakır cevherinin işlenmesiyle ilgili olarak Suudi Arabistan’la büyük ortaklıklar geliştirmekte, aynı zamanda başka iştirakleriyle birlikte Afrika’da etkinliğini artırmaktadır. Şirket, aynı zamanda Schlumberger ve Halliburton, GE ve Siemens, Worley gibi uluslararası tekellerle de enerji üretimi, otomasyon, petrol teknolojileri gibi konularda işbirliği yapmaktadır.
Yeşil Av ve Kagar operasyonları
Yeşil Av Operasyonu, Hindistan hükümeti tarafından 2010 yılında başlatılan ve HKP (Maoist) öncülüğünde süren isyanı bastırmayı hedefleyen kapsamlı bir karşı operasyondur. Bu operasyon, özellikle Hindistan’ın mineral açısından zengin ve çoğunlukla Adivasi toplulukların yaşadığı “Kızıl Koridor” olarak bilinen bölgelerde yoğunlaşmıştır.
Paramiliter Güçler ve Hint polisinin ortak yürüttüğü operasyonun temel amacı, Naxalistleri ortadan kaldırmak ve maden kaynakları üzerindeki sömürüyü derinleştirmektir. Bu operasyon ve devamındaki Kagar Operasyonu’nda, toplamda on binlerce devlet destekli silahlı güç sahaya sürülmüştür. Hindistan devletinin “Naksalizmi otadan kaldırma” stratejisi kapsamında yürüttüğü operasyonlar elbette komünist hareketin belirli dönemlerde geri çekilmesine, kayıplar vermesine yol açmaktadır, ancak Hindistan hükümetinin her “Naxalizm bitti” açıklamasından sonra Naxalistler, buna hızlı bir şekilde cevap vermişlerdir.
Kitle bağlarının çok kuvvetli olması, hareketin askerî operasyonlarla bitirilememesinin temel sebebidir. HKP (Maoist) Genel Sekreteri Basavaraju’nun ölümü, komünist hareketin büyük bir kaybıdır ancak ezilen halk ve inançlara mensup binlerce komünist için verdiği mücadele ve yazdığı yazılar yol gösterici olacaktır. Partinin ilk genel sekreteri Charu Mazumdar’ın polis tarafından işkencede katledilmesinden sonra da Naxalist isyan bitmemiş, mücadele kararlılıkla devam etmiştir.
Yazıyı Basavaraju için Ajith (K. Murali) tarafından yazılan nottan bir bölümle bitirelim:
once again acknowledge the Maoist movement as the biggest threat to their rule. And that is what will be repeated, again and again and again, until the revolution triumphs. Comrade Basavraj’s life and martyrdom, and that of countless others,. Time and again, they have been forced
“Faşist Modi rejimi Yoldaş Basavaraju’ın ölümünden dolayı zafer sarhoşluğu yaşıyor. Faşist kibrinin yarattığı körlükle fark edemediği şey ise şudur: Yeni demokratik devrim bir bireyden doğmamıştır. Halk ve devrim için ne kadar değerli olursa olsun, bir bireyin şehit edilmesiyle de sonlanmayacaktır. Hindistan’da Maoist hareket saygın bir liderini ilk defa kaybetmiyor. Egemen sınıflar bunun zafer sarhoşluğunu ilk defa yaşamıyor. Ancak geçmişte gördük ki bu ancak geçici bir zafer oldu ve onlar, bu hareketin, egemenliklerine yönelik en büyük tehdit olduğunu yeniden kabul etmek zorunda kaldılar.
İşte bu tekrar, tekrar ve tekrar gerçekleşecek, ta ki devrim kazanıncaya dek! Yoldaş Basavaraju ve diğer pek çok kişinin yaşam ve şehitlik anıları, bu ülkenin halkı ve gençliği için her zaman bir ilham kaynağı olacaktır.
Naxalbari asla ölmeyecek!”
Lal Salaam!