Enerji Çalışanları Sendikası, 2024 yılının nisan ayında kuruldu. Kısa sürede gerçekleştirdikleri etkili örgütlenme faaliyetiyle, kendi üye kayıtlarına göre, yasal zorunluluk olan, yüzde 1’lik örgütlenme barajını aştılar. Ne var ki Çalışma Bakanlığı’nın temmuz ayında açıkladığı verilere göre Enerji Çalışanları Sendikası, baraj altında kaldı ve bu sebeple tüm işçilerin örgütlü olduğu iş yerlerinde dahi yetkili sendika hâline gelemedi.
Sendikanın genel başkanı Muzaffer Kurtuluş’un “sahada güçlenen mücadelemizi yavaşlatmak ve sarı sendikalara zaman kazandırmak için kurgulanmış bir oyun” olarak tanımladığı süreç, mahkemeye taşındı ve hukuki süreç devam ediyor. Bu sırada örgütlenme faaliyetlerine devam eden ve ocak ayında açıklanacak yeni sayılarla birlikte yetki barajını resmî olarak da aşmayı hedefleyen sendikanın kuruluş sürecini, Çalışma Bakanlığı ile yaşadıkları zorlukları ve mücadele hedeflerini Enerji Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Muzaffer Kurtuluş ile konuştuk.
Kendisi de hâlihazırda çalışan bir enerji işçisi olan Muzaffer Kurtuluş, enerji sektöründeki işçilerin haklarını savunmak, sömürüye ve adaletsizliğe karşı mücadeleyi büyütmek için bu yola çıktığını söylüyor. Genel başkanlığını yaptığı Enerji Çalışanları Sendikası, sarı sendikaların ve patronların çıkarlarını koruyan sisteme karşı işçilerin iradesini savunmayı hedefliyor. Kendi deyimiyle, “Bu düzeni değiştirecek güç, işçilerin birleşik mücadelesindedir!”

“İşçi sınıfının haklarını savunan, bağımsız ve mücadeleci bir sendikal hattı büyütmek zorundayız.”
Geçtiğimiz yıl içinde Enerji Çalışanları Sendikası kuruldu. Enerji alanında faaliyet gösteren Enerji-Sen, Enerji İş gibi sendikalar varken bağımsız bir sendika kurma ihtiyacı nereden doğdu? Sendikanın kuruluş amacı, diğer sendikalardan ayrıldığı noktalar nelerdir? Siz nasıl bir sendikacılık biçimi öneriyorsunuz?
Enerji Çalışanları Sendikası, enerji sektöründeki işçilerin yıllardır biriken sorunlarına çözüm üretmek ve hak ettikleri temsil gücünü sağlamak amacıyla kuruldu. Mevcut sendikaların büyük bir kısmı işçilerin taleplerine yeterince yanıt veremiyor, hatta mücadeleci kimliklerini kaybederek işverenle uzlaşma odaklı bir çizgiye savruluyorlar. Bu durum, sahada çalışan emekçiler arasında ciddi bir güvensizlik yarattı.
Sendikamız, bu eksiklikleri gidermek, bağımsız ve gerçek anlamda işçiden yana bir sendikal anlayışla hareket etmek için kuruldu. Amacımız, işçilerin alın terini ve emeğini koruyacak, onların sesi olacak bir yapı oluşturmak. Diğer sendikalardan ayrıldığımız en önemli nokta ise hiçbir siyasi yapının ya da işverenin etkisinde kalmadan, yalnızca işçilerin çıkarlarını savunmayı ilke edinmiş olmamız.
Bizim önerdiğimiz sendikacılık, sahada aktif olan, işçilerin yanında ve onların içinde mücadele eden bir anlayışa dayanıyor. Masa başında değil fabrikada, santralde, sokakta; işçinin ter döktüğü her alanda varlık göstermek, bizim temel ilkemiz. Gücümüzü işçilerin dayanışmasından alıyoruz ve bu dayanışmayı büyüterek mücadelemizi sürdüreceğiz.
Türkiye’de sendikalaşma konusunda işçilerin yaşadıkları zorluklar, karşılaştıkları baskılar var. Ayrıca sendikaların da sıklıkla patrondan yana tavır aldığı görülebiliyor. Buna karşın, mücadeleci sendikalar maalesef azınlıkta. Siz Türkiye’deki sendikal mücadele alanını ve işçi sınıfının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de sendikalaşma, maalesef işçiler için çok büyük zorluklarla dolu bir süreç. Çoğu iş yerinde sendikalaşma girişimlerine işten çıkarma, mobbing ve baskılarla yanıt veriliyor. İşverenlerin yanı sıra, sistemin yasalarla işçilerin önüne koyduğu engeller de sendikalaşmayı neredeyse imkânsız hâle getiriyor. Bu koşullar altında, mücadeleci sendikaların sayısı az ve etkileri sınırlı görünebilir, ancak işçilerin örgütlenme iradesi her şeye rağmen güçlüdür.
Ne yazık ki, birçok sendika işçilerin değil, patronların çıkarlarına hizmet eden bir tutum sergiliyor. Bu durum, işçilerin sendikalara olan güvenini sarsıyor ve örgütlenme hareketlerini zayıflatıyor. Ancak sahada mücadeleyi sürdüren, işçilerin gerçek taleplerine odaklanan sendikalar, işçi sınıfının umudu olmaya devam ediyor.
Türkiye’de işçi sınıfının karşılaştığı bu zorluklar, daha geniş ve birleşik bir mücadele hattının gerekliliğini ortaya koyuyor. Gücümüzü dayanışmadan alarak, işçi sınıfının haklarını savunan, bağımsız ve mücadeleci bir sendikal hattı büyütmek zorundayız. İşçilerin güvenceli bir gelecek kurması için örgütlenme hakkını koruyacak yasaların hayata geçirilmesi ve işçi hareketinin güçlenmesi şart. İşçiler bir araya geldiğinde, bu düzeni değiştirecek potansiyeli taşıyor. Önemli olan, bu potansiyeli harekete geçirecek kararlı bir liderlik ve kolektif bir mücadele anlayışıdır.
“Enerji Çalışanları Sendikası, ocak ayında yetkili sendika olacak ve bu başarı, işçi sınıfının dayanışma ve mücadele azminin bir zaferi olacak.”
Enerji Çalışanları Sendikası, sizin iddianıza göre, kendi üye kayıtlarına bakıldığında yetkili sendika olmak için gerekli olan barajı aştı. Ancak temmuz ayında, Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre, yetki barajının altında kaldınız. Bu karışıklık neden kaynaklanıyor? Yasal olarak nasıl bir süreç işliyor?
Enerji Çalışanları Sendikası olarak, üye kayıtlarımız ve sahadaki örgütlenme çalışmalarımız doğrultusunda, yetkili sendika olmak için gerekli barajı aştığımızdan eminiz. Ancak temmuz ayında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan veriler, bu gerçeği yansıtmıyor. Açıklama yapılan tarih ile alınan verilerin uyumsuzluğu ve üç kişi gibi komik bir üye sayısı ile baraj altı gösterilmemiz, gerçeği saptırmaktan ve süreci uzatmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor. Bu durum, mevcut sistemin işçi sendikalarının önüne koyduğu hukuki ve idari engellerin açık bir göstergesidir.
Bakanlık verilerindeki bu karışıklık, sahada güçlenen mücadelemizi yavaşlatmak ve sarı sendikalara zaman kazandırmak için kurgulanmış bir oyun gibi duruyor. Enerji işçilerinin iradesine ket vurmaya çalışan bu girişimlere karşı mücadelemiz, her geçen gün daha da güçlenmektedir. Örgütlenmemizi baltalamaya çalışanlara inat, daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyor ve daha emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz.
Şu anda yasal süreç, tüm kararlılığımızla devam ediyor. İtirazlarımızı ilgili mercilere ilettik ve hukuki olarak haklı olduğumuza inanıyoruz. Bu mesele, yalnızca Enerji Çalışanları Sendikası’nın değil, tüm işçi sınıfının örgütlenme hakkına yönelik bir engeli temsil etmektedir. Bizler, bu engelleri aşarak işçilerin emeğini, haklarını ve iradesini en güçlü şekilde savunmaya kararlıyız. Bu mücadele, işçi sınıfının tarihsel dayanışmasının bir zaferi olacaktır!
Dava süreci devam ederken, Çalışma Bakanlığı tarafından ocak ayında yeni sayılar açıklanacak ve yetkili sendikalar listesi güncellenecek. Bu sürede örgütlenme çalışmalarınız nasıl ilerledi? Ocak ayında yine temmuzdakine benzer bir sorun yaşayacak mısınız sizce?
Dava süreci devam ederken, Enerji Çalışanları Sendikası olarak tüm gücümüzle ocak ayında yetkili sendika olmak için çalışmalarımıza odaklanmış durumdayız. Sahada işçilerle bire bir temas kurarak onların taleplerine yanıt veriyor ve sorunlarına çözüm üretiyoruz. Bugüne kadar yürüttüğümüz örgütlenme faaliyetleri, sendikamıza olan güveni artırdı ve üye sayımızı hızla yükseltti. Ocak ayında açıklanacak verilerde, bu büyümenin karşılığını alacağımıza ve yetkili sendika olarak ilan edileceğimize inanıyoruz.
Çalışmalarımız tamamen bu hedef doğrultusunda ilerliyor. Temmuz ayında yaşanan manipülasyonun tekrarlanmaması için her türlü hukuki ve idari önlemi alıyoruz. Mevcut sistemin sarı sendikaları ve patronların çıkarlarını korumaya yönelik hamlelerine karşı kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Ancak bu kez, işçilerimizin gücü ve desteğiyle hiçbir oyun veya itiraz, emeğin iradesinin önünde duramayacak.
Enerji Çalışanları Sendikası, ocak ayında yetkili sendika olacak ve bu başarı, işçi sınıfının dayanışma ve mücadele azminin bir zaferi olacak. Sahada gösterdiğimiz kararlılık ve işçilerimizin bizlere olan güveni, bu hedefimize ulaşmamızın en büyük teminatıdır. Emeğin ve alın terinin hakkını savunmaya devam edecek, bu süreci hep birlikte zaferle taçlandıracağız!
“İşçiye korku salarak sendikacılık yapanların devri enerji sektöründe sona erecek.”
Tam da yetki barajını ve sayıları konuşurken, mevcut yasaların sendikalaşmanın önüne koyduğu engellerden bahsedebiliriz. Yüzde 1 barajı, patronun yetkiye itiraz hakkı vb. olgular, çoğu iş yerinde sendikalaşmayı fiilen imkânsıza yakın bir hâle getiriyor. İşçiden yana yasaların oluşması için işçi sınıfı nasıl bir mücadele hattını önüne koymalı?
Mevcut yasalar, sendikalaşma sürecini neredeyse imkânsız hâle getiren birçok engeli işçilerin önüne koyuyor. Yüzde 1 barajı, patronların yetkiye itiraz hakkı ve süreçlerin kasıtlı olarak uzatılması gibi uygulamalar, işçi sınıfının hak arama mücadelesini baltalıyor. Bu durum, işçilerin örgütlenmesini zayıflatmak ve sermaye yanlısı bir düzeni pekiştirmek için bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır.
İşçiden yana olan yasaların oluşması için, işçi sınıfı topyekûn bir mücadele hattını benimsemeli. Öncelikle, sendikaların bir araya gelerek güçlü bir birlik oluşturması şart. Farklı sektörlerdeki sendikalar, ortak hedeflerde buluşarak işçilerin taleplerini güçlü bir şekilde dillendirmeli. Bu, yalnızca bir sektörün değil, tüm işçi sınıfının mücadelesi olmalı.
İkinci olarak, sahada aktif bir mücadele yürütmek gerekiyor. İşçiler, haklarının gasp edilmesine karşı sessiz kalmamalı; iş bırakma, grev ve kitlesel eylemler gibi yöntemlerle güçlerini göstermeli. Bu eylemler, yalnızca iş yerlerinde değil, kamuoyunda da büyük bir farkındalık yaratacaktır.
Üçüncü olarak, siyasi alanda da mücadele verilmeli. İşçi sınıfını temsil eden ve onların taleplerini savunan siyasi oluşumlar desteklenmeli, parlamentoda işçi haklarını savunan bir güç oluşturulmalı. Ayrıca, işçilerin örgütlenme hakkını engelleyen yasaların değiştirilmesi için geniş çaplı kampanyalar ve kamuoyu çalışmaları yapılmalı.
Bu mücadele, dayanışma ve kararlılıkla yürütülmelidir. İşçilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi, yalnızca sendikaların değil, tüm işçi sınıfının omuz omuza vermesiyle mümkün olacaktır. Birlik ve mücadele ile işçi sınıfı, sermayenin ve sistemin tüm engellerini aşacak güce sahip. İşçiler birlikte hareket ettiklerinde, haklarını gasp eden düzeni değiştirebilir ve emeğin hüküm sürdüğü bir geleceği inşa edebilirler.
Son olarak, eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Emeğin hakkını savunmak için mücadele eden her işçi, yalnızca kendi hakları için değil, tüm işçi sınıfının geleceği için mücadele ediyor. Onların azmi, kararlılığı ve direnişi hepimize ilham kaynağıdır.
Unutmayalım, haklarımızı kimse bize altın tepside sunmayacak. Ancak omuz omuza vererek, dayanışmayı büyüterek ve mücadeleden asla vazgeçmeyerek emeğin zaferini kazanabiliriz. Bu düzeni değiştirmek için, işçinin kendi iradesiyle kurduğu sendikamıza destek veren tüm kardeşlerimiz, bu mücadelenin öncüleri ve gurur kaynağımızdır.
Enerji Çalışanları Sendikası Genel Başkanı ve hâlihazırda çalışan bir işçi olarak söz veriyorum: Sarı sendikaların düzenini bozacağız! İşçiye korku salarak sendikacılık yapanların devri enerji sektöründe sona erecek. Bu mücadele yalnızca enerji sektörünü değil, işçi sınıfının tamamını harekete geçirecek; tüm sektörlerde etkili olacak bir işçi birliğine dönüşecektir.
Mücadele edenler daima kazanır. Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın emeğin dayanışması!