Grevdeki Temel Conta İşçileri: “Bizim bizden başka ailemiz de dostumuz da yok!”

İzmir’de bulunan Temel Conta fabrikasında çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesinde patronla anlaşamayınca 10 Aralık’ta greve çıkmışlardı. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sendikal örgütlülük sebebiyle mobbinge uğramamak için direnen Temel Conta işçilerini ziyaret ettik, onlarla bir söyleşi gerçekleştirdik.

Tuvaletlerin kilitlenmesine kadar varan baskılarla karşılaşan işçiler, patronla işçinin aynı gemide olduğunu iddia edenlere karşı “biz bir aile olsaydık 17 bin lirayı bize çok görmezlerdi; biz bir aile olsaydık, TİS’te ücret konuşulmazdı” diyorlar. İşçiler, örgütlü güçlerine güveniyor, direnişi kararlılıkla sürdürüyorlar.

Grev alanında Temel Conta işçileri

“Biz hepimiz burada belli sağlık sorunları yaşıyoruz.”

Merhaba, öncelikle şu soru ile başlayalım. Temel Conta ne üretir?

Temel Conta fabrikasında; otomotiv, sızdırma önleyici araba, motor contaları, silindir kapak contaları üretiyoruz, Ford, BMC, TESLA, Roket-San, Türk Traktör gibi firmalarla çalışıyoruz.

İş sağlığı ve güvenliği konusunda fabrikadaki tecrübeleriniz nasıl? Hiç iş hastalığına yakalanan arkadaşınız oldu mu?

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili şunu söyleyerek başlayayım, bir kere doktorumuz yok. İki fabrika olduğu için buraya sadece SMS ile ilaç yazılıyor. Biz kendimiz gidip doktorla görüşemiyoruz. Üretim alanı içinde havalandırma yok, maske, gözlük, kulak tıkacı gibi yeterli koruyucu ekipman yok. Bunlar maalesef temin edilmiyor. En önemlisi ise ayakkabı! Yıllık olarak verilen ayakkabılar artık iki yılda bir veriliyor. Artık işçiler, “Ayaklarımız iyice rahatsız oldu” diyerek yönetimi zorladığında dağıtılıyor.

Biz hepimiz burada belli sağlık sorunları yaşıyoruz. En yaygın olanları; baş ağrıları, yorgunluk hissi, geceleri rahat uyuyamama, yorgun uyanma, kalpte çarpıntı, nefes darlığı. Bizden emekli olan arkadaşlarımız, büyüklerimiz de genelde akciğer kanserinden vefat etti.

“Tuvaletlerimizin kapısı kilitlendi”

Sizi sendikaya üye olmaya iten sebep neydi?

Aslında biz daha önceden örgütlenmeye başlamıştık. Son üç yıldır burada bir yönetim değişikliği de oldu. Yönetim değişikliğinden sonra elimizdeki haklar yavaş yavaş eritilmeye başlandı. Mesela devamsızlık ücreti vardı, o kaldırıldı. Bunlar hep küçük küçük miktarlar, ama o küçük miktarların elimizden alınması da bizleri biraz rahatsız etmeye başladı en son bu yönetimle beraber. Zaten yetersiz işçi vardı içeride. Bir de onun üzerine sürekli sayı üzerinden veya başka sebeplerle mobbing arttı. Bu yüzden sendikalaşmaya karar verdik. Bu süreçte hem aşağıdaki fabrikada hem burada çalışan işçiler olarak ortak bir karar aldık. Ama bizim iş kolumuz farklı olduğu için Petrol-İş Sendikası ile iletişime geçtik ve Petrol-İş ile yolumuza devam ediyoruz.

Mobbing dediniz. Nasıl bir mobbing ile karşı karşıya kaldınız? Çalışırken neler yaşıyorsunuz?

Mesela hasta olduğumuzda raporlarımızı aile hekimliğinden alıyorsak, alınan raporlarımızın geçersiz olduğunu söylüyorlar. Çocuğumuz hastalandığında izin almak istediğimizde izin verilmiyor; “eşiniz götürsün, anneannesi veya babaannesi götürsün, izin yok iş çok” deniliyor. Tuvaletlerimizin kapısı kilitlendi aşağıda. Burada biz itiraz ettiğimiz için tuvaletler hâlâ açık ama patron bizzat “tuvaletin kapıları kilitlensin” diye emir verdi.

Aslında buna değindiğiniz iyi oldu. Tuvalet kapılarının kilitlenmesi, sadece patronların kendi belirlediği saatte tuvalet molası verilmesi ve kameralarla işçilerin sürekli takip edilmesi, bazı iş yerlerinde, özellikle greve çıkan kadınların sıklıkla şikâyet ettiği bir şey.

Evet, aşağıdaki fabrikada tuvalet kapısı kilitli ve aşağıda çalışan kadınlar bu durumdan dolayı mağduriyet yaşıyor ama burada biz buna sessiz kalmadık. Tuvaletler kilitlenmedi ama patron bizzat bunun için emir verdi. Beyaz yakalı çalışanlar da kendini ateşe attı bu konuda, patronun sözünü dinlemedi. Burada kameralardan sürekli izleniyoruz, o ayrı bir baskı. Zaten izlendiğimiz bize söylenip alttan alta tehdit de ediliyoruz. “Zaten biz sizi kameradan gördük, tuvalete çok sık gidiyorsunuz” gibi ifadelerle sürekli tehdit ediyorlar.

“Direne direne kazanacağımıza inanıyoruz”

Özellikle kadınların regl olması ve idrar yolu enfeksiyonu riskini daha fazla taşıyor olması söz konusu. Tuvaletin kilitlenmesi bu anlamda büyük bir baskı. Bu baskılar kadınlara özel mi uygulanıyor yoksa bütün işçilere dönük mü şekilleniyor?

Yok, eşit şekilde baskı uygulanıyor. Sendikaya örgütlendiğimiz için son bir yıldır mobbinge çok maruz kalıyoruz. Gereksiz yere savunmalar isteniyor ve yazdırılıyor. Mesai süremiz artırılıyor, iş olmadığı hâlde yeri geldiğinde mesaiye zorunlu bırakıldığımız da oluyor. Doktor tarafından hiçbir şekilde izin verilmiyor, yıllık izinlerimiz de içeride kaldı, yıllık izinlerimizi her sene bize yaktırıyorlar. Ayrıca eleman yetersizliğimiz de var.

Buradaki arkadaşlarımızın greve çıkmasının sebebi zaten bunlar. Hepimiz usta işçileriz ve direniyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ama şu var ki biz direne direne kazanacağımıza inanıyoruz. Her ne koşulda olursa olsun biz içeriye asla sendikasız girmeyeceğiz. Bu duruma gelene kadar buraya çok emek harcadık, bunu anlatmak mümkün değil. Kendi işimiz gibi sahiplendik, bütün arkadaşlarımızla beraber el ele emek verdik. Bu yüzden sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz.

Mobbing ve baskılar çok uygulansa da biz bunlara aldırış etmedik, art niyet göstermeden yine de kendi işimiz gibi çalışmaya devam ettik. Şu anda dışarıdayız ama burada 30 yıldır çalışan arkadaşlarımız da var, işe yeni giren arkadaşlarımız da. Biz mücadeleye devam ediyoruz. Yapacak bir şeyimiz yok, çoğunluğumuz kadın. Kadınlar olarak da şöyle söyleyeyim: Biz savaşa hazırız! (Gülüşmeler) Yani onlar her ne kadar kadınları pasif görseler de kadınların güçlü olduğunu her zaman her yerde her şekilde kanıtlıyoruz, kanıtlamaya da devam edeceğiz.

Biraz bahsettiniz aslında ama grev kararını nasıl aldınız?

Arkadaşımız da biraz önce söyledi zaten. Koşullardan dolayı… Yönetimin değişmesi ile asgari ücretin bin, iki bin lira üzerinde ücret ödeniyor. Patronun gözünde bu ücretler yeterli görülüyorsa bize çok büyük bir haksızlık yapılıyor. Biz yıllarımızı verdik, emek verdik ve hâlâ bunlar bize aldığımız ücretin asgari ücretin üstünde olduğunu söylüyorlar. Biz bunları hak etmiyoruz! Son gücümüze kadar burada çalışıyoruz. İşten korkan insanlar değiliz ve bunu patronlarımız çok iyi biliyor.

Bizim yönetimimiz bizim nasıl çalıştığımızı çok daha iyi biliyor. Biz şu an grevdeysek kendimize güvendiğimiz için grevdeyiz. Onların da bizden hemen vazgeçeceklerini sanmıyorum. Bizim niteliğimizde birilerini bulmaları zor. Her işin bir zorluğu vardır ama bizim işimizde genelde işe yeni giren birisinin hemen öğrenip işe adapte olması söz konusu değil. Çünkü burada ince işçilikler var, o yüzden emek ve zaman istiyor. Ha, kimse yapamaz diye bir şey yok tabii ki. Bizler de buraya geldiğimizde tecrübesizdik, zamanla tecrübe kazanarak öğrendik. Bu yüzden tecrübe ve bilgimize, yani kendimize güveniyoruz.

“Biz bir aile olsaydık, buradaki işçilerin çektiği zorluklar, sıkıntılar illaki onların da derdi olurdu”

Şirketin sitesinde birçok kez “işçilerle biz aileyiz” söylemi görülüyor. Siz bunu hissedebiliyor musunuz? Toplumdaki aile, genellikle birlikte kazanıp birlikte yer, burası da öyle mi?

Zaten aile olmuş olsaydık, biz şu an burada olmazdık. Ben bütün işçilerin aile olduğunu düşünüyorum. İşçilerin arkadaş, dost olduğunu düşünüyorum ama patronlarla bir işçi asla aile olamaz diye noktayı koyuyorum. Patronun üç tane fabrikası var. Bir tanesi burada, bir tanesi Pınarbaşı’nda, bir tane de; sıfırdan yeni bir fabrika kurdu iki fabrikayı birleştirmek için. Biz bir aileyiz diyorlar ama ailenin diğer fertleri asgari ücretle çalışıyor. 20 yıllık da asgari ücret alıyor, 35 yıllık da asgari ücret alıyor. Biz daha kendimiz bir Şahin araba alamadık ama onlar maşallah Mercedeslere biniyor! Gözümüz yok ama biz bir aile değiliz.

Yani biz bir aile olsaydık 17 bin lirayı bize çok görmezlerdi; biz bir aile olsaydık, TİS’te ücret konuşulmazdı. Sendikal örgütlenme hakkımızı kullandık, bunu bile görmezden geldiler. Şu an ailenin fertleri dışarıda mesela, grevde ama onların çok da umrunda değil: Buradaki insanlar zorluk yaşıyormuş, soğukta üşümüşler, ücret alamıyorlar, sıkıntı yaşıyorlar vs. bunlar hiç umurlarında değil. Biz bir aile olsaydık, buradaki işçilerin çektiği zorluklar, sıkıntılar illaki onların da derdi olurdu ama onlar, sadece bizim sendikalaşmamızı istemedikleri için bizi burada böylece tutuyorlar.

İşçiler greve gittiğinde bu, patronların hoşuna gitmiyor. İşçiler yıllarca mücadele ederek grev hakkını kazandı. Yasal bir hak olmasına rağmen polis genelde işçilerin değil de patronların yanında duruyor. Siz böyle bir durumla karşılaştınız mı?

Biz en son burada makine çıkarıldığı zaman bu durumu yaşadık. Normalde buradan makineyi çıkaramazlar, grev kırıcılığı oluyor bu. Biz engellemeye çalıştık. Polis bize, “siz haklısınız ama yapacak bir şey yok” diyerek, bizi itekleyip yoldan çekerek makinenin çıkmasına izin verdi. Keşke bize karşı duracağına makinenin önünde set olsalardı, kanunu uygulasalardı, haklının yanında olsalardı!

“Temel Conta işçisinin yalnız olmadığını gördük burada açıkçası”

Birçok kurum sizleri ziyaret ediyor. Dayanışma sizlere ne hissettirdi? Grev sizlere ne öğretti?

Temel Conta işçisi yalnız değilmiş (gülüşmeler). Ziyaretler, patronun gözünde 20 tane işçi kendilerince bir şey yapıyor algısını kırıyor. Açıkçası, dediklerine göre, gelen kişileri bile sayıyorlar; kaç kişi geldi, kaç kişi gitti gibi. Temel Conta işçisinin yalnız olmadığını gördük burada açıkçası. Biz zaten moral olarak iyi durumdayız, ne çektiğimizi, ne istediğimizi biliyoruz ama bu ziyaretler bizi daha da umutlandırıyor.  Bize destek olan bizim gibi işçiler de var ve bu bizi daha da güçlendiriyor.

Grev bize ayrıca birliği öğretti. Biz zaten yıllardır içeride bir aile gibiyiz ama dışarıya çıktığımızda gerçek bir aile olduk, daha bir kenetlendik birbirimize. Birbirimizin derdi sıkıntısı olunca dinleyip geçmiyor, bu sıkıntıyı nasıl çözebiliriz diye uğraşıyoruz. Bir ailenin sıkıntısı nasıl evin içinde çözülüyorsa, biz de grev çadırımızda çözmeyi öğrendik.

Son olarak ülkenin birçok yerinde; İzmir’de, Gaziantep’te, Gebze’de vs. grevler oluyor. Polonez işçileri kazandı mesela. Grevdeki işçilere bir mesajınız var mı?

Polonez işçisi bizler için çok güzel bir örnek oldu. Hiçbir mücadelenin sonuçsuz kalmayacağını gördük hepimiz, daha çok umutlandık. Hemen yanı başımızda Lezita’daki arkadaşlarımız direniyor, sonra Tarkett, Gebze’de direnen Grid Solutions ve Green Transfo’da arkadaşlarımız var. Hepsine selam olsun! Hiçbiri de yalnız değil. Burada Temel Conta’da mücadele ediyoruz ama onları da sürekli takip ediyoruz. Nasıl kendimiz için dua ediyorsak onlar için de dua ediyoruz.

İşçi sınıfı birleşmeli! Birlikte güçlü kazanımlar elde edeceğiz, birleşe birleşe kazanacağız! Yaşasın sınıf dayanışması! Bizim bizden başka ailemiz de dostumuz da yok!

Total
0
Shares
Önceki makale

Neoliberal Türkiye’de sendikal mücadele

Sonraki makale
Aile Yılı Tanıtım Toplantısı

Aile yılı: Kadınlar da ailenize dahil mi?

İlgili Gönderiler