Futbolun endüstriyelleşme kavramıyla birlikte tanımlanacak kadar gelişmiş olması, futbola erişimi bilhassa yoksul aileler için imkânsızlaştırmış, futbolcu olmayı çocukluk hayali olmaktan çıkarıp bunu belli imtiyazlara sahip aileler için mümkün kılmış ve oyunun doğasını tahrip ederek seyir zevkini yalnızca mali olanağı bulunan az sayıdaki spor kulübünün müsabakalarına hapsetmiştir.
Devleşen iktisadi yapı bir meslek koluna, bir umut kapısına erişimi kısıtlamış olsa da onun toplumsal yaşama en büyük zararı veren özelliği bu değil. İlerde bu tahribatları detaylandıracağız fakat önce bir şeyin altını çizmek gerekir. Karmaşık denklemlere sahip futbol ekonomisi, devamlılığını sağlayabilmek için siyasi bağlantılara ihtiyaç duyuyor. İçinde iktisadi ve siyasi rant sağlama olanağı barındıran bu alan siyasi iktidar organlarında, federasyonlardan büyük-küçük spor kulüplerine, altyapı düzenleme kurullarından taraftar gruplarına kadar futbolun her biriminde ranta ve futbol taraftarları içinde lümpenleşmeye dayalı şekilde örgütleniyor.
Yoksulluk maç izlemeye bile engel
Düzenlemelerin futbola eşit katılımı kolaylaştırma hedefiyle yapıldığı söylense de uygulamalar tam tersi nitelikte. Menajer, özel antrenör, çocuğun aksayan akademik kariyerini “sorun etmeyecek” özel okul masrafları gibi kalemleri karşılayamayan bir ailenin çocuğunun futbolcu olması mümkün değil. Bunun yanı sıra, son on senede tuttuğu takımı stadyumda izleme şansı da bilet fiyatları dolayısıyla yoksul aileler için bir hayli zora girdi. Taraftarı olduğu takımın yayınlanan tüm maçlarını televizyondan izlemek isteyen bir ailenin aylık ödemesi gereken miktar 550 lirayı*, takımının lisanslı forması için ödemesi gereken miktarsa 1200 lirayı bulmuş durumda.
Bu konuda bir başka parantezi futbol kültürünü her yönüyle yozlaştıran yasal/yasadışı bahis seçeneklerinin artışı için açabiliriz. Parantezi kapatırken bu konuyu, daha kapsamlı bir araştırma ve açıklama gerektirdiği için sonraki yazılarda detaylandırmak üzere kenara bırakalım.
Futbolda ırkçılığın tezahürleri
Futbola katılımın keskin bir şekilde sınıfsal bir kimlik sorununa dönüştürülmesinden daha büyük bir tahribat ise, faşizm ve ırkçılığın devlet eliyle tribünler üzerinden yaygınlaştırılması olarak karşımıza çıkıyor. Irkçılık, faşizm ve her türlü tribün şiddeti, özellikle son yıllarda Amedspor oyuncuları ile rakip takım taraftarları arasında yaşananlar üzerinden sayısız örnek buldu. Bursaspor karşılaşmalarında tribünlerde açılan “beyaz toros” pankartları, “yeşil” göndermeli posterler, faşist tezahüratlar ve sahaya yağan su şişeleri ile ilgili haberler kamuoyunda kendine bolca yer bulsa da işin gölgede kalan tarafı Bursaspor’a verilen hafif ve tahkim kurulu kararıyla indirim alan cezalar oldu.
Futbolu güncel baskı ortamını besleyecek biçimde şekillendirmek isteyen iktidar, faşist eğilimlerin gelişmesinin önünü açtığında, bu sene Süper Lig’e yükselmek için mücadele eden Amedspor oyuncularının benzer faşist saldırılara uğraması kaçınılmaz olacaktır. Geçtiğimiz haftalarda Karagümrük taraftarının nefret söylemlerine eşlik eden bozkurt işareti, haziran ayında oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası’nın gündemine oturan tartışmada bozkurt işaretinin evrensel bir sembol olduğu tezini de hızla çürüten bir diğer örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle Kürt sporcuların yer aldığı takımlara karşı yapılan ırkçı saldırıların ne yazık ki meşrulaşıyor olmasının “yakalayabildiğimiz” son örneği ise Amedspor’dan üç gol yiyen Kocaelispor kalecisinin, maçın hakemi “doğu illerinden” atandığı için maçı kaybettiklerini resmî yayın kuruluşuna verdiği bir röportajda söyleyebiliyor olmasıydı.
Toplumsal yaşama hiçbir fayda amacı gütmeyen endüstriyel futbolun faşizmle olan gelişkin ilişkisine, kendi meşruiyetini sağlamak için faşist söylem ve araçları da kullanan burjuva devlet mekanizmasının yapısını da anlamaya çalışarak bakıldığında, toplumsal alanda her şeyden önce nefretin bölücü işlevine güvenen egemenlerin Amedspor üzerinden ırkçılığı neden beslediğinin sebepleri görünür hâle geliyor.
Faşizme karşı uzlaşma mı dayanışma mı?
İlk olarak egemen sınıfın futbola bir tür sanayi işlevi verme ihtiyacı göze çarpıyor. Artan kâr oranları, servet biriktirme, sporcuların meta olarak kullanılması ve kullanılamayanlarının işe yaramaz ürünler olarak sporun dışında tutulma zorunluluğu, spor yapmaya ve seyretmeye ihtiyaç duyan halkların değil egemenlerin ihtiyaçlarının örnekleridir. Yüz binlerce kişilik taraftar gruplarının temsiliyetini almış milyonlarca dolarlık spor kulüpleri, siyasi iktidarlar ile sıkı sıkıya bağlı olmak zorundadır. Endüstriyel futbol sayesinde astronomik miktarlarda para alışverişinin devam ettiği ve taraftarların futbolun yönetiminden tamamen dışlandığı mevcut durumun devam etmesi için üretilen faşizm ve ırkçılık, siyasi iktidarlarla kurulan sıkı ilişki aracılığıyla ortaya çıkıyor ve günden güne agresifleşiyor.
Bu noktada sosyalistler olarak sorunu daha kapsamlı tespit etme sorumluluğumuzla kendimizi şu soruyu sormak mecburiyetinde de hissediyoruz: Amedspor’un Süper Lig’e yükselmek için AKP-MHP iktidarıyla siyasi ilişkiler geliştirmesi ve Amedspor Başkanı Aziz Elaldı’nın kendi yönetim politikasını Amedspor taraftarlarının iradesiymiş gibi göstermeye çalışması, yurt genelinde körüklenen faşizmin tribünlerdeki yankısını engellemeye yarayacak mıdır, dahası, bu meşru mudur?
Aziz Elaldı’nın AKP’li bürokratlarla teması olduğu yönündeki ciddi iddalara son katkı geçtiğimiz günlerde eski futbolcu Deniz Naki’nin açıklamalarıyla geldi ve Amedspor yönetimi bu konuda kamuoyunu aydınlatıcı bir bilgi paylaşmaktan uzak durdu.
Amedspor tribünlerine karşı örülen her türlü barikatın arkasında, Kürt halkının iradesiyle verilecek bu mücadelede sermaye-siyasiler-kulüp yöneticileri ilişkisinden tek beklentimiz sorulara cevap verilmesi ve piyasalaşmış futbol iklimine uyumlu mevcut kulüplerin yönetimlerinden farklı olarak attıkları her adımda şeffaf olmalarıdır. Amedspor Kulübü bir halkı spor sevgisiyle bir araya getirdiyse, o halkın maruz kaldığı şiddete karşı mücadelesinde burjuva devlet mekanizmasının bileşenlerine değil, kendi irade ve dayanışmasının gücüne ihtiyacı var.
*Güncel yayıncı kuruluş fiyat listesi incelenerek hesaplanmıştır.