Orta Vadeli Programı okuma kılavuzu: İşçilere ne diyor?

Orta vadeli programlara her şeyden önce bir okuma kılavuzu gerekiyor. Çok dikkatsiz olmayan gözler Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yayınladığı Orta Vadeli Program’ın (OVP) “şecaat arz” etmeyi denerken açık açık “sirkatin” söylediğini görür. Aralara “hepimiz aynı gemideyiz” minvalinde serpiştirilen sözlerin kulağa bu kadar manasız gelmesi başka nasıl açıklanabilir? Tarihe bir not düşelim. Bu notu düşmek için kâhin olmaya gerek yok, çünkü OVP’de yazan satırların gerçeklikle uzaktan yakından alakasının olmadığını söylemek için okuduğunu anlamak dışında herhangi bir meziyete gerek yok.

Metinde yazanın gerçeklikle imtihanı

Ne diyor rapor: “Türkiye’nin sahip olduğu genç ve dinamik nüfusun becerilerinin geliştirilmesine yönelik başta mesleki ve teknik eğitim olmak üzere eğitim kalitesi iyileştirilecektir.” Bu aslında şu demek, “MESEM adı altında uyguladığımız, çalışma yaşamının dışında tutulması gereken yaştaki çocukları ölümüne çalıştırarak, emek piyasasında göreli artık nüfusun artırılması yoluyla işçi haklarının törpülenmesine devam edeceğiz.” Böylece Marx’ın ifade ettiği, belirli bir ülkenin sınıf mücadeleleri ve tarihsel süreçleriyle belirlenen maksimum sömürü oranı daha da artırılmış olacak. Çünkü satılan emek gücü karşısında ödenen ücret değil, harçlık! Somut emek aynı emek, karşılığı ödenmemiş emeğe çöken patron aynı patron, ancak somut emeğin soyut karşılığı olan ücret, mevcut düzende bildiğimizden bile farklı. O ücreti ödeyen de patron değil, size iş öğreten gönlü geniş bir “abiniz.” Çocukların bedenlerini ezen pres makinesi ise orada hâlâ öylece duruyor!

Adana’da iş cinayetine kurban giden çocuk işçi Ahmet Yıldız’ın yaşamına adalet saraylarında 30 bin lira değer biçilmişti. Patronu bu sözde cezayı 24 taksitte ödedi. OVP’yi yazan kravatlılar, Ahmet’ten hiç utanmamışlar belli ki! Ahmet’i ve sermaye dersinde öldürülen bütün işçi çocukları unutmuşlar, aslında, açıkça söylersek, onları hiç dert edinmemişler.

Vergilerin dönüşü: Patrona hizmet eden polis şiddeti

Elbette gerçeğe daha yakın sayılabilecek satırlar da var metinde. Onlardan biri şöyle diyor: “Kamu altyapı yatırımları özel sektör yatırımlarının önünü açacak şekilde uygulanacak.” Az önce çocuklara ve gençlere yönelik yazılan safsataya kıyasla gerçeğe çok daha yakın bir cümle. Kamu eliyle, işçi sınıfından zorla toplanan vergilerin sermayeye transferine devam edileceğini -aksi mümkünmüş de bunu tercih etmişler gibi- söylüyor program.

Bugün işçiden maaşı eline geçmeden kesilen verginin yanı sıra, maaşından kalanla aldığı her meta için KDV, ÖTV vs. ödemesi bekleniyor. Aynı işçinin sefalet ücretleriyle emek gücünü satmak zorunda kaldığı şirketler ise yıllardır matrahsız olarak beyan edilmiş vergi bildirimleriyle hiç vergi ödemiyor. Yetmiyor, işçi bu adaletsizliğe karşı direndiğinde karşısına bir de bu şirketlerin maaşlarını bile ödemediği, işçilerin vergileriyle ayakta kalan devletin zor aygıtlarının copu, biber gazı, gözaltısı çıkıyor.

İşçiler, hakları ve yaşamları için direnişe geçtikleri anda karşılarında kolluk kuvvetlerini buluyor: Bugün suyun içinde ölümle burun buruna -İzmir’de yağmur suyunda elektrik akımına kapılarak ölen insanları düşünün- çalışan, çevre madenlerde verilen ortalama maaşı talep ettiği için dövülen, gözaltına alınan, Ankara’ya yürüyen Bağımsız Maden İş’te örgütlü maden işçileri; BİRTEK-SEN’de örgütlendiği, patronun otelinde yemek yiyen zenginlerin gırtlağından arta kalanların kendilerine reva görülmesini reddettikleri için hırsızlıkla, namussuzlukla suçlanarak işten atılan -devletimizin sermayeye bir kıyağı da bu KOD 46’dır- Akcanlar tekstil işçileri; İstanbul’un ortasında emniyet müdürü tarafından çocuklarının rızkıyla tehdit edilen, saatlerce gözaltı arabalarında bekletilen Polonez işçileri…

OVP, işçilere direndiklerinde karşılarında kolluğu bulacaklarının garantisinin devam ettiğini anlatıyor.

Kişi kendinin patronu mudur?

İşçiye bir şey anlatmıyor mu peki bu program? Yoksa, liberal ana akım iktisatçılar gibi, herkese konuştuğunu iddia edip sadece sermayenin çıkarlarını bıkmadan usanmadan papağan gibi tekrar edip duruyor mu? Biraz daha aşağılara indiğimde istihdam bölümünü gördüm ve incelemeye başladım.

Programda istihdam diye yazılmış bölümü üçe ayırabiliriz. İlk kısmı TEDx konuşmalarından kopyala-yapıştır misali alınmış. Yaşam boyu öğrenme gibi neoliberalizmin sınıfın olmadığına ve her şeyin bireylerin sorumluluğunda olduğuna dair vurgularında sıklıkla kullandığı kavramlar var: Beşerî sermaye, deneyim biriktirmek vb.

Beşerî sermaye kavramını 2010’larda bir sosyal bilimler öğrencisi olarak fazlaca duymuştum. Bir işçi çocuğu olarak bu kavramı her duyduğumda aklıma Ponzi sistemlerinin para vaatleri gelmiştir. İşçilerin de bir anda girişimci-sermayedar olabileceğini iddia eden kuramlar, işçilerin elinde maddi bir sermaye olmadığı gerçeğini “beşerî sermaye” kavramıyla örtmeye çalışır. OVP de bu eskimiş mistifikasyonu tekrarlamaktan geri durmamış. Bu kavramsal çarpıtmayla sömürülen, işçi değildir artık. Bilakis, sömürülme sürecinin kendisi, kişinin beşerî sermayesine yaptığı bir yatırımdır. Bu ifadenin somutta karşılığı ise ucuz iş gücü olarak güvencesiz şekilde -staj yapabilmek için kendi bilgisayarını kendisinin getirmesi gerektiği söyleyen şirketler bile var- istihdam edilmenin bilinmez bir gelecekte kişiyi refaha ulaştıracağı vaadidir. Bu vaadin gerçekleşmeyeceği, şimdiye kadar işçi sınıfına ve işçi sınıfı çocuklarına vaat edilen hiçbir müjdenin gerçekleşmemesinin yanında kapitalist üretim tarzının karakteri gereği apaçık ortadadır.

Bu program, sadece günümüzde işçi sınıfının sömürülmesinin daha da yoğunlaşacağını ima etmiyor, işçi sınıfının çocuklarının da yoğun sömürüye maruz kalacağının garanti altına alınacağını söylüyor. Her kapıyı açan bir maymuncuk gibi dönüp dolaşıp lafı mesleki eğitim kurumlarına, meslek liselerine getirmelerinin nedeni budur. Bugün açlıktan kırılarak eğitimin ilk cenderesinden çıkmış işçi çocuklarının kaderi iş güvenliği önlemleri alınmamış atölyelerde ölüm, sakat kalma ve en iyi ihtimalle üretim sürecinde düzenli olarak görecekleri kötü muameledir. İşçilerin çocuklarının emek gücü sanatla meşgul olamayacak, bilimle ilgilenemeyecek kadar kıymetlidir. OVP’nin günceli yakalamış gibi girdiği konu dönüp dolaşıp modern kapitalizmin doğuş yıllarındaki çocuk sömürüsüne bağlanıyor.

OVP’nin istihdam vaatleri

İstihdam kısmının meşhur ettiği diğer kavram ise güvenceli esneklik. Bugün süresiz iş sözleşmesi çerçevesinde istihdam edilen işçilerin ulaşabildikleri tüketim nesnelerinin sınırlılığı, gıda enflasyonunun ve barınma maliyetlerinin geldiği nokta, emek gücünü tam zamanlı satmanın dahi herhangi bir güvence sunmadığını gösterirken hem esnek hem de güvenceli bir istihdamın nasıl mümkün olacağı sorusunun yanıtı meçhul bile değil, çünkü bu mümkün olmayacak. Bugün güvencesizlik yaşayan işçiler, Avrupa’nın en uzun çalışma saatlerinde ter döken işçilerdir. Belli ki güvenceli esneklik kavramı işçiden ziyade sermayeye yönelik bir ima. OVP, bu kavramla sermayenin işçileri esnek biçimde istihdam edebileceğini; kıdem tazminatı, işçi hakları gibi “dinozorlar çağının” dertleriyle uğraşmasına gerek kalmayacağını ve bunu devlet güvencesiyle yapacağını söylüyor.

İstihdam bölümünün üçüncü kısmının ise başka bir evrende yazılmış olduğu iddia edilebilir. İradi işsizlik gibi bir kavramdan yola çıkılarak Türkiye’deki sosyal yardımların işçileri emek güçlerini satmaktan vazgeçirebileceğinden korkulmuş. Bir toplum olmanın gereği olan toplumsal dayanışmanın tabutunda çivi çakılacak yer kalmadı. Kapitalist üretim ilişkilerinin yoksul ve muhtaç kıldığı insanları, yoksul ve muhtaç kalmayı seçtikleri için suçlamasının tarihi kapitalizmin tarihi kadar eskidir. İktidar, bunun yetmeyeceğini düşünmüş olacak ki, işsizlik fonundan beslediği sermayenin mükemmel iş fırsatı diye pazarladığı işlerde üç kuruşluk ücretler karşılığında çalışmak istemeyenleri bu yardımlardan mahrum bırakacak.

Ayrıca, bugün yıllarca prim ödeyip emeklilik hakkı elde etmiş insanlar emekli maaşlarıyla geçinemedikleri için çalışmak zorunda kalırken bir yerlerde böyle sosyal yardımların dağıtıldığını ima etmek, yoğun bir hayal gücü gerektiriyor. Tabii siyasal iktidarın sosyal yardımların dağıtılmasından kastettiği işçilerden alıp sermayeye dağıttığı -işsizlik fonu gibi- savaş ganimetleriyse o zaman başka! Eğer öyleyse programın hakkını yememek gerek, zira dağıtılan o miktarlar yedi kuşağın çalışmadan yaşamasını sağlayabiliyor!

OVP okuma kılavuzunun özü

Ayrıca programın istihdam kısmında aileye yapılan sürekli atıflar da gözlerden kaçmayacak kadar yoğun. Patriyarka ile kapitalizmin ağızlarda tat bırakan mükemmel uyumunu yakalamaya çalışan OVP, kadın emeğini de bakım, sağlık gibi kamusal olarak yerine getirilmesi gereken işlerde ucuz iş gücü olarak istihdam etme derdinde. Programdan anlaşılan, ailenin, devletin sermaye için içinde emeği disipline edeceği birim olmaya devam edeceği.

OVP okuma kılavuzunun en temel maddesi şudur: Türkiye’de sermaye ve işçilerin ortak bir çıkarları yoktur ve bu orta vadeli program da düpedüz patronların çıkarlarının programıdır. İşçinin güvencesiz, uzun çalışma saatlerinde esnek bir biçimde çalışacağını bildiren bu program, aynı zamanda temmuzda yapılmayan asgari ücret zammının gelecekte de yapılmayacağının altını, düşmediği gün gibi ortada olan enflasyon vurgusuyla çiziyor.

İşçilerin bugünden geçerli olacak uzun vadeli bir program yazma vakti geldi. Ancak bu programdan sermayenin korkmasına gerek yok, bizim programımız bencil bir program olmayacak. Gerçekten tüm toplumun çıkarından bahsedebileceğimiz tek program olacak, çünkü biz kapitalist sınıfı da kendi sınıfımızı da sömürüsüz bir dünya adına lağvedeceğiz!

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki makale

Anura Kumara Dissanayake Sri Lanka devlet başkanı ilan edildi

Sonraki makale

Emperyalist hegemonya içinde yükselen güç: Çin

İlgili Gönderiler